14 Temmuz 2021 Çarşamba

Brian Birch; Galatasaray'ın Unutulmaz Demir Yumruğu

 

1972 Cumhurbaşkanlığı Kupası Hatırası; Brian Birch, Başkan Beyazıt ve Yöneticiler

Ön not: Bu yazı 70'li yılların başında kazandırdığı peş peşe üç şampiyonlukla Galatasaraylılar'a büyük mutluluklar yaşatan Teknik Direktör Brian Birch'ü  anmak ve genç kuşaklara tanıtmak amacıyla kaleme alındı. Şampiyon kadrolarda yer alan tüm oyuncuları sevgiyle anıyor, uzun ömürler diliyoruz. Ebediyete intikal eden Brian Birch, oyuncular Metin Kurt, Nihat Akbay, Ergün Acuner, Talat Özkarslı, Samim Yağız ve Korhan Tınaz'ı  buruk duygularla yad ediyoruz. Yarım yüzyıl önceki vizyoner kararların ve dirayetli eylemlerin günümüze ışık tutması dileğiyle.
E.Ülgen 14 Temmuz 2021
    

     29 Nisan 1973 Pazar günü Mithatpaşa Stadyumu’nda ezeli rakibini libero Tuncay’ın golüyle mağlup eden Galatasaray Türkiye Birinci Ligi’nde bir ilke imza atarak üst üste üçüncü şampiyonluğa ulaşmıştı. Seri zaferlerin mimarı Teknik Direktör Brian Birch oyuncularının omuzlarında taraftarları selamlarken alameti farikası haline gelen sağ yumruğunu gururla kaldırmış, tribünlerin büyük coşkusuna karşılık veriyordu. Genç İngiliz antrenör o gün Galatasaraylılar’ın kalbinde unutulmaz bir yer edinmiş ve adını kulübün tarihine altın harflerle kazımıştı.

Birch ile 3. Şampiyonluk: 29 Nisan 1973


    Brian Birch, yarım asır öncesinde futbolun yenilikçi prensiplerini tavizsiz uygulamaya alan ve ülkeyi çağdaş futbol ile tanıştıran bir öncüydü. Takımına rakipsiz bir üstünlük sağlayan fiziksel performans uzmanlığının ve sonuca odaklı taktik anlayışının yanı sıra, takımı ve taraftarları ateşleme gücü de hayli etkiliydi. Az konuşurdu, ama sağ yumruğu yeterince motivasyon kaynağıydı. Tünel merdivenlerinden sahaya çıkışı sırasında yükselen yumruğuyla tribünleri öylesine coştururdu ki, rakipler maça birkaç adım geriden başlarlardı. Meydan okumanın, gücün, kararlılığın, iradenin, birliğin ve dayanışmanın sembolüydü o yumruk.


1972-73 Lig Şampiyonu Galatasaray (3)



     Galatasaray Spor Kulübü’nün Ali Sami Yen’den sonraki en vizyoner başkanı olarak anılan Selahattin Beyazıt, 1970-71 sezonu açıldığında "gördüğü lüzum üzerine" takımın başındaki Galatasaraylı duayen Teknik Direktör Coşkun Özarı’ya rağmen arayışa girişmiş, Blackburn Rovers altyapısında çalışan Brian Birch’ü "teknik ekibe destek sağlaması" amacıyla transfer etmişti. Birch ilk gençlik yıllarında M.United efsanesi Matt Busby’nin 17-20 yaş arası yetenekli çömezleri (Busby’s babes) arasında yer bulmuş ve ondan çok şey öğrenmişti. Vasat takımlarda sürdürdüğü oyunculuktan sonra başladığı teknik direktörlük kariyerinin henüz ilk adımlarında olsa da, güçlü altyapı birikimi, gençliği, dinamizmi, özgüveni ve kararlılığı ile çok şey vadetmiş olmalıydı Başkan Beyazıt’a. Genç İngiliz antrenördeki cevheri kısa zamanda görecek futbol birikimine sahip olan Teknik Direktör Coşkun Özarı ise bir Galatasaraylı'ya yakışır olgunlukla herhangi bir çekişmeye mahal vermeden idari pozisyon ile yetinerek henüz ilk aylarında sahayı tamamen ona devretmişti. Özarı takım teşkiline ve maç taktiklerine hiç karışmıyordu. Başarılı bir sezonun sonunda 6 Haziran 1971 günü Ankara’da PTT’yi 7-1 yenen G.Saray Birch ile ilk şampiyonluğunu kazanmıştı. 

 

1970-71 Lig Şampiyonu Galatasaray (1)

     O tarihi gün aynı zamanda ezeli rakibin sahasında hayali şampiyonluk turu attığı ilk yanlış anons vakası olarak kayıtlara geçti. İlerleyen yıllarda Fenerbahçeli dostlar için bir alışkanlık haline gelecek olan sanal ve trajikomik şampiyonluk kutlamalarının ve derin hayal kırıklıklarının ilk deneyimini onlara Brian Birch yaşatmıştı.

Fenerbahçe'nin Sanal Şampiyonluğu ; 6 Haziran 1971


   Coşkun Özarı’nın ilk sezonun sonunda kulüpten ayrılmasıyla takımın başında tek sorumlu olarak kalan Brian Birch tam anlamıyla bir antrenör takımı yaratmıştı. 28 Mayıs 1972 günü Gökmen’in iki golüyle 2-0 kazanılan Boluspor maçından sonra kutlanılan ikinci şampiyonluk disiplinli çalışmanın ve iyice oturmuş oyun düzeninin getirdiği bir zaferdi.

Birch ile 2. Şampiyonluk; 28 Mayıs 1972



1971-72 Lig Şampiyonu Galatasaray (2)


     Camiada büyük coşku yaratan ikinci şampiyonluk anısına Yıldırım Gürses tarafından düzenlenerek 45lik plak olarak piyasaya çıkan Galatasaray marşının naif sözleri bu coşkuyu yansıtıyordu:

"Bayrağımız ne güzel sarı kırmızı, Kotramızın adı Cihan Yıldızı

Dalgaya bak, hey, Çek mastor çek

Moda burnu önünde attık voltayı, Hasımlarımıza çektik zokayı

Pupa yelken açıldık adalara biz, Denizlerin şahı padişahıyız

Kızlar çılgın biz çılgın, Denizler çılgın

Bu yıl Galatasaray her yıldan üstün
 (…)"

Galatasaray Marşı 45lik Plak Kapağı; Mayıs 1972


     Brian Birch Türk futbolunun gevşek, fiziksel açıdan yetersiz ve ferdi yeteneklere dayanan derme çatma yapısını çabucak görmüş ve işe fiziksel gelişim idmanlarıyla başlamıştı. Çağdaş prensiplere ve modern metotlara dayanan idmanlar ülkedeki futbol anlayışına o denli yabancıydı ki kamuoyunda abartılı tasvirler yayılmaya başlamıştı. Takımı komando gibi çalıştırdığından, çamur havuzlarında süründürdüğünden, salondaki ağırlık çalışmaları ile oyuncuları perişan ettiğinden dem vuruluyordu. 

     Brian Birch'ün vazgeçilmez golcüsü Çilli (Küçük) Mehmet (Özgül) 4 yıl önce Socrates dergisinde yaptığı bir söyleşide bu ağır idmanlardan şöyle söz ediyor:

Salı ve Perşembe günleri soyunma odası cenaze evi gibi olurdu. Isınma, bazı günlerde 400 metre depar, 60 sn’den 53 sn’ye kadar inmeye çalışıyorsun. Sonra 6 tane 200 metre deparı, 30 sn’den başlayıp 23 sn’ye düşüyorsun, öğleden sonra da halter. O fiziği verdikten sonra diğer takımlar fizik açıdan baş edemiyordu. Rakipler 70. Dakikada biterken, biz ayakta kalıyorduk. Birçok maç öyle kazanıldı.”

   Şampiyon takımın her üç sezonda da kaptanlığını yapan Uğur Köken ise, 28 Nisan 2020'de Dinyakos.com'da yaptığı bir basın sohbetinde şunları söylüyor:

 Bugünün futboluna en uygun hoca Birch’dü. Birch’ün o zaman yaptıklarını bugün tatbik etmeye çalışıyorlar. Çalışma prensiplerini, sürat ve kondisyonun önemini o zaman çok güzel keşfetmişti ve bulduğu şeyleri bizde uyguluyordu. O zaman bizde Yıldırım (Yıldo) vardı. O da güçlü kuvvetliydi. Birch bize 400 metre yaptıryordu, 600 metre ilerde de o. Onu geçmeye çalışırdık. Onun da bu durum hoşuna giderdi.” 

     Birch kupaları aldıkça rakipler her sezon teknik direktörlerini değiştiriyor, ama sonuç değişmiyordu. Fenerbahçe Teaşka ile başlayıp Sabri Kiraz ve Pele'nin Brezilya Milli Takımı'ndan takım arkadaşı “Sinyor” Didi ile devam ederken, BJK sırası ile Teodorescu ve Galatasaray efsanesi Gündüz Kılıç’ı görevden alarak takımı Abdullah Gegiç’e teslim etmiş, ancak zamanın iddialı ve pahalı değişimleri Birch’ün üç sezon süren yükselişine engel olamamıştı.

Bir Şampiyonluk Kutlaması; Kaptan Uğur ve Birch


    Brian Birch şampiyonlukları birer birer kazanırken kadrosunu yüksek maliyetli takviyelerle güçlendirme hevesinde olmadı. Pahalı yıldızlardan hep uzak durdu. Fenerbahçe her dönem olduğu gibi yine gol krallarının, star isimlerin peşinde koşarken, onun şampiyonluk serisine katkıda bulunan transferleri sadece genç takımdan Bülent ve Samim, Kütahya'dan Korhan, Sarıyer'den Tarık ve amatör kümeden Çilli Mehmet oldu. Birch'ü başarıya götüren yol yıldız oyunculardan değil, tavizsiz çalışma ve takım oyunu prensiplerinden geçiyordu.

Beşi Bir Yerde: soldan itibaren Metin, K.Mehmet, Gökmen, Bülent, B.Mehmet


     Brian Birch’ün her daim ayrıcalıklı oyuncusu, Türk futbolunun "Spartaküsü" merhum Metin Kurt, Vecdi Çıracıoğlu’nun 2009 basımı Gladyatör adlı kitabında Birch’ün oyun anlayışını birinci ağızdan şöyle özetliyor:

 Onun kafasındaki oyun anlayışı bugünün modern futbol anlayışını andırıyordu. Yani bu anlayışı ondan sonra Türkiye’ye gelen hocalara atfetmek yanlış olur. Örneğin ‘tandem’i bize Brian Birch oynatıyordu. Dörtlü savunma ve onun önünde oyun kuran bir ön libero. Bekleri ileri çekerek forveti dörtleme ve kademeler arası mesafeyi iyi ayarlayarak blok futbol”.

Galatasaray'ın "Spartaküs"'ü Metin Kurt


    Brian Birch, "nevi şahsına mahsus" gözü pek bir liderdi. Misal, soyunma odasının mahremiyetine ve oyuncuların özel yaşamlarına saygı göstermeyen büyük gazetelerin spor muhabirlerine  taviz vermediği bilinirdi. İlk sezonunda Eskişehirspor deplasmanında rakip taraftarlar hakeme ve oyuncularına saldırmak üzere sahaya indiğinde hiç düşünmeden aralarına dalacak kadar da cengaverdi. Metin Kurt’un kamuoyunu aylarca meşgul eden haklı davasında, onu G.Saray yönetiminin hışmından korumaya çalışan hakkaniyetli bir lider görüntüsü sunmuştu çevresine. Bu özelliği, oyuncuları ile arasındaki güven köprüsünü sağlamlaştırmıştı.

     Birch’ün Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’ndaki karnesine gelince, son sezonundaki (1973-74) Atletico Madrid karşılaşmaları unutulmaz bir eşleşme oldu. Takım İspanyol şampiyonuna kök söktürmüş, 0-0 biten Madrid’deki ilk ayaktan sonra Mithatpaşa’da maç  penaltılara gitmek üzereyken 117. dakikada şanssız bir golle elenmişti. Luis Aragones’in de yer aldığı ve o sezon finale kadar yükselen Atletico Madrid'e karşı dişe diş bir oyunla kıl payı elenmiş olmak Avrupa’daki muhtemel bir yükselişe dair umutları yeşertmişti. Ne var ki sezon sonunda ayrılmak zorunda kalacak olan Birch’ün kulüpteki ömrü bunu denemeye yetmeyecek ve G.Saray "Avrupa Fatihi" ünvanı için uzunca bir süre bekleyecekti.

Yarım Kalan Mutluluk; 19 Eylül 1973


    1973-74 sezonunun devamında işlerin iyi gitmediği Boluspor deplasmanında rakip idarecilerin kendisine nazire yapma amaçlı yumruk şovlarına öfkelenmiş, bunun sonucunda bazı oyuncuları ile birlikte karakolluk ve mahkemelik olmuştu. Bu olayın peşinden gelen Fenerbahçe mağlubiyeti sonrasında ise taktiğini ve takım tertibini uluorta tenkit eden ikinci Başkan Doğan Akagündüz’e içerlemiş, bir yandan "çok biliyorsa takımın başına geçsin, ben gideyim" restini çekerken diğer yandan  basında kendisini “Adım Mr. Hata” olarak tanımlayacak keskinlikte bir özeleştiri yapmaktan kaçınmamıştı. Adım adım yaklaşan kaçınılmaz sondan çekindiği yoktu, bu uğurda oyuncularını ateşe atmaktansa hatayı üstlenmeyi tercih etmişti.

Büyük Punto Özeleştiri; 4 Mart 1974


    Taraftarlara üç sezon boyunca hiç bitmeyecekmiş gibi keyif veren Türkiye Ligi hakimiyetine nokta konmuştu. Birch, şampiyonluğun Didi’nin yönetimindeki Fenerbahce’ye kaptırıldığı dördüncü sezonunun sonunda, 1974 yılının Mayıs ayında Türkiye’ye veda etmek zorunda kaldı. Bu zamansız ve buruk vedanın camia için "on dört senelik çile" döneminin başlangıcı olacağını henüz kimse bilmiyordu.

    Brian Birch’ün yolu 1980-81 sezonunda G.Saray ile tekrar kesişti, ancak başkan da değişmişti, oyuncular da. Aslında kendisi de 8-10 sene önceki Birch değildi. O mutlu günlere yeniden ulaşmak mümkün olmadı. 1982 yılının Kasım ayında yerini, Özkan Sümer iş başı yapıncaya dek idare etmek üzere, dönemin nöbetçi antrenörü Günay Kayalar’a bırakıp ikinci kez ayrıldı Türkiye’den.

    Brian Birch 1987 yılında iki aylık kısacık Ankaragücü serüveni için yeniden Türkiye’ye geldiğinde futboldan kopan ve saçlarına kır düşen ilk göz ağrılarını etrafına toplamış ve birlikte bir takım fotoğrafı çektirmişlerdi.

Eski Dostlarla Hatıra Fotoğrafı; 1987
  

     Birch ile 1970-73 kadrosu arasındaki ebedi dostluğun bir nişanesi olan bu fotoğraf aynı zamanda onun Türkiye’de bıraktığı son hatıra oldu. İki sene sonra Johannesburg’da bir otel odasında yaşamını kaybettiğine dair ufacık bir haber çıktı basında; "sessiz İngiliz" yaşama sessizce veda etmişti, ama kıdemleri yarım asrı aşan kadim G.Saray taraftarlarının gönlündeki apayrı yerini hep koruyacaktı.

Birch ve Demir Yumruğu; Galatasaray Müzesi


     Galatasaray’dan daha sonra Jack Mansell, Don Howe ve Malcolm Allison gibi üst düzey  ingiliz teknik direktörler gelip geçse de hiçbiri Birch’ün başarılarının yanına yaklaşamadı. Bu hikaye, vizyoner bir başkanın inisiyatifiyle açılan yolda genç, yetenekli, azimli ve potansiyel sahibi bir futbol insanının ulaşabileceği başarıların yarım asır önceki somut kanıtıdır. Brian Birch’ün Galatasaray Müzesi’ne yerleştirilen balmumu heykelindeki yumruk tasviri ise, nostaljik bir canlandırma olmanın yanı sıra, camianın bugünü ve geleceği için ihtiyaç duyduğu dayanışma, birlik ve başarının sembolü olarak varlığını sürdürmekte.

E.Ülgen 14.07.2021


(1) 1970-71 Sezonu Türkiye 1.Futbol Ligi Şampiyonu Galatasaray Futbol Takımı'nın Kadrosu: Yasin Özdenak, Nihat Akbay, Ekrem Günalp, Tuncay Temeller, Muzaffer Sipahi, Aydın Güleş, Savaş Yarbay, Talat Özkarslı, Olcay Başarır, Ergün Acuner, Ahmet Akkuş, Mehmet Oğuz, Suphi Soylu, Cengiz Erkazan, Gökmen Özdenak, Metin Kurt, Uğur Köken, Ayhan Elmastaşoğlu, Yıldırım Benayyat, Avram Kalpin

(2) 1971-72 Sezonu Türkiye 1.Futbol Ligi Şampiyonu Galatasaray Futbol Takımı'nın Kadrosu: Yasin Özdenak, Nihat Akbay, Ekrem Günalp, Tuncay Temeller, Muzaffer Sipahi, Aydın Güleş, Savaş Yarbay, Samim Yağız, Olcay Başarır, Ahmet Akkuş,
Mehmet Oğuz, Suphi Soylu, Bülent Ünder, Gökmen Özdenak, Metin Kurt, Uğur Köken, Ayhan Elmastaşoğlu, 
Yıldırım Benayyat 

(3) 1972-73 Sezonu Türkiye 1.Futbol Ligi Şampiyonu Galatasaray Futbol Takımı'nın Kadrosu: Yasin Özdenak, Nihat Akbay, Ekrem Günalp, Tuncay Temeller, Muzaffer Sipahi, Aydın Güleş, Savaş Yarbay, Tarık Küpoğlu, Arif kuşdoğan, Olcay Başarır, Ahmet Akkuş, Mehmet Oğuz, Suphi Soylu, Bülent Ünder, Korhan Tınaz, Gökmen Özdenak, Metin Kurt, Mehmet Özgül, Uğur Köken

Önceki yazılara başlıklara tıklayarak ulaşabilirsiniz

Futbol Evine Dönecekmi? - Italya - Ingiltere - EURO 2020 Finali - 11 Temmuz 2021-


Yıldız Hezeyanı; 5 Nisan2021


Lizbon'da Sessiz Şölen;11 Ağustos 2020


Hangi Arda; 6 Ağustos 2020



Hayal Değil Gerçek; Kolombiya Kaplanı Galatasaray'da; 7 Eylül 2019


Perde Açılıyor; Şölen Başlıyor - Galatasaray - FK Lokomotiv Moskova; 17 Eylül 2018


Galatasaray - Beşiktaş; Büyük Düello; 29 Nisan 2018


Fatih Terim ve Galatasaray, Uzatmalı bir Aşk Hikayesi; 4 Nisan 2018

 

Neler oluyor Muslera? Neler oluyor sana? 10 Aralık 2017



2 Aralık 2017 Bir Kabus Gecesi: 3 Aralık 2017

 

Başakşehir FK - Galatasaray; Tudor, Avcı ve Şeytanın Bacağı; 17 Kasım 2017  

 

Hedef Tahtasından Şeref Kürsüsüne; Bir Igor Tudor Analizi; 17 Ekim 2017

 

3F; Fado, Fiesta, Football; 3 Ekim 2017


Selçuk İnan'ın Dramı; 16 Eylül 2017

 





















10 Temmuz 2021 Cumartesi

Futbol Evine Dönecek mi? - Italya - Ingiltere - EURO 2020 Finali - 11 Temmuz 2021-

 


     11 Temmuz 2021 akşamı oynanacak olan Euro 2020 final maçı öncesinde yeni Wembley semalarından yükselen "it's coming home" nidaları futbolseverleri 25 yıl öncesine, İngiltere’de düzenlenen Euro 1996’ya götürüyor. 1966 zaferinden 30 yıl sonra kupanın Wembley’e geri döneceği umuduyla iki komedyen Frank Skinner ve David Baddiel'in sözlerini yazıp Ian Broudie'nin bestelediği "Three Lions" ( "football is coming home”) adlı futbol şarkısı turnuva boyunca coşkuyla seslendirilmişti tribün koroları tarafından:

It’s coming home

“It’s coming home

It’s coming

Football is coming home

Everyone seems to know the score

They have seen it all before (...)

Thirty years of hurt

Never stopped me dreaming (...)"

     "Three Lions", hamasetten uzak, tamamen taraftar duygularıyla yazılmış nefis bir futbol şarkısıydı. (Eve geliyor, futbol eve geliyor, herkes skoru biliyor gibi davranıyor, hepsini daha önce gördüler (...) otuz yıllık acı, rüyalarımı asla engellemedi (...)"  Şarkı bir yandan İngiltere'nin ulusal turnuva başarısızlıklarının yarattığı hayal kırıklığını vurguluyor, diğer yandan  coşkulu “it’s coming home” nakaratlarıyla kupanın  evine döneceğine dair beslenen güçlü umudu yansıtıyordu, ama yine olmadı. 26 Haziran 1996 tarihinde Wembley’deki yarı finalde Almanya karşısında iş penaltılara kaldı. Beşer penaltının hepsi golle sonuçlandı. Altıncı penaltıyı atan İngiliz oyuncunun zayıf plasesi Alman kaleci Köpke’nin ellerinde eridi ve İngilizler'in hayalleri bir anda söndü. 

Gareth Soutgate'in penaltı kaçırma anı: İngiltere Almanya yarı finali Euro 1996

     O penaltıyı kaçıran talihsiz oyuncu kaderin cilvesi olarak bugün takımın başındaki Gareth Southgate’den başkası değildi. O günden bu yana 25 yıl, kupanın 1966’da Wembley’e gelişinden itibaren ise tam 55 yıl geçti, futbol bir türlü evine dönmedi! 

     Bu nostaljik girişten sonra günümüze dönebiliriz artık. 

Hakemler

     Pazar akşamki büyük finalin hakemi İngiltere - Danimarka yarı final maçında verdiği penaltı hala tartışılan Danny Makkelie’nin vatandaşı Hollandalı Bjorn Kuipers. Kuipers bir Şampiyonlar Ligi ve iki Avrupa Ligi finali yöneten, Euro 2012 ile 2016’da ve 2014 ile 2018 Dünya Kupaları'nda görev almış olan 48 yaşında "elitlerin eliti" sayılan bir hakem. (İki takımın 2014 Dünya Kupası karşılaşmalarını da yönetmiş ve o maçı İtalya kazanmıştı). Yardımcılar, Hollandalı Sander Van Roekel ve Erwin Zeinstra. Dördüncü hakem İspanyol Carlos Del Cerro Grande. VAR görevi ise Alman hakem Bastian Dankert'e verilmiş.

Finalin hakemi Hollandalı Bjorn Kuipers

Takım Kadroları  

      Finalistlerin önceki maçlarındaki oyun anlayışlarını ve takım performanslarını dikkate alarak ilerleyeceğimiz maç önü analizinden önce takımların kadrolarını formasyonlarına uygun gruplandırmalarla ve yedeklerle birlikte gözden geçirelim. İsimlerin solunda bilgi amaçlı olarak forma numaraları, parantez içinde ise halen oynadıkları takımlar ve yaşları bulunuyor. (Kadroların altında teknik direktörlerle birlikte bilgi amaçlı olarak teknik ekipler görev dağılımlarıyla birlikte yer alıyor. Teknik direktörlere destek veren teknik kadroların zenginliği göz kamaştırıyor). 

 ITALYA 

Hırs ve Motivasyon: EURO 2020 Italya 11'i

Italya Kadrosu; 4-3-3 

21 Donnarumma (Milan, 22)

2 Di Lorenzo (Napoli, 27); 19 Bonucci (Juventus, 34); 3 Chiellini -kaptan-(Juventus, 36);13 Emerson (Chelsea, 26)

18 Barella (Inter, 24); 8 Jorginho (Chelsea, 29); 6 Verratti (PSG, 28)

14 Chiesa (Fiorentina, 23); 17 İmmobile (Lazio, 31); 10 İnsigne (Napoli, 30)

Yedekler: 1 Sirigu (kaleci, Sevilla, 34); 24 Florenzi (bek, PSG, 30); 25 Toloi (defans, Atalanta, 30); 15 Acerbi (defans, Lazio, 33); 5 Locetelli (orta saha, Sassuolo, 23); 11 Berardi (kanat, Sassulo, 26); 9 Belotti (forvet, Torino, 27)

Teknik Direktör: Roberto Mancini (56) -14 Mayıs 2018’den beri görevde-

Teknik Kadro: Alberto Evani (Assistant Manager, 58); Attilio Lombardo (Assistant Manager, 56); Massimo Battara (Goalkeeping Coach, 58); Giulio Nuciari (Technical Coach, 61); Fausto Salsano (Technical Coach, 61); Daniele De Rossi (Technical Coach, 37); Antonio Gagliardi (Chief Analyst, 37); Gabriele Oriali (Trainer Scout, 68); Andrea Scanavino (Athetic Coach, 48); Claudio Donatelli ( Athletic Coach, 47); Maurizio Viscidi (Youth Scouting Coordinator, 59) ve Team Coordinator Gianluca Vialli (57)



INGİLTERE 

Güç ve Özgüven: EURO 2020 Ingiltere 11'i


İngiltere Kadrosu; 4-2-3-1

1 Pickford (Everton, 27)

2 Walker (M.City, 21); 5 Stones (M.City, 27); 6 Maguire (M.United, 28); 3 Shaw (M.United, 25) 

14 Philips (Leeds, 26); 4 Rice (West Ham, 22)

25 Saka (Arsenal, 19); 19 Mount (Chelsea, 22); 10 Sterling (M.City, 26)

9 Kane -kaptan- (Tottenham, 27)

Yedekler: 23 Johnstone (kaleci) (West Brom., 28); 12 Trippier (bek) (Atl. Madrid, 30); 24 James (defans) (Chelsea, 21); 8 Henderson (orta saha) (Liverpool, 31); 7 Grealish (orta saha) (Aston Villa, 25); 20 Foden (orta saha) (M. City, 21); 17 Sancho (kanat) (B.Dortmund, 21); 11 Rashford (forvet) (M.United, 23)

Teknik Direktör: Gareth Southgate (50) – 30 Kasım 2016’dan beri görevde -

Teknik Kadro: Steve Holland ( Assistant Manager, 51); Greame Jones ( Assistant Coach, 51); Chris Powell (Assitant Coach, 52);  Martyn Margetson (Goalkeeping Coach, 50); Steve O’Brien (Lead Performance Analyst);  Mike Baker (Senior Performance Analyst); Peter Clark (Performance Analyst); Bryce Cavanagh (Head of Physical Performance and Nutrition); Dr Benjamin Rosenblatt (Lead Physical Performance Coach); Steve Kemp (Lead Physiotherapist); Dr. Ian Mitchell (Head of Performance Psychology)     

Maç Önü Analizi -İngiltere-

     İngiltere’nin göze hoş gelmeyen bir futbol oynadığı ile ilgili yaygın bir eleştiri rüzgarı esmekte futbol kamuoyunda. Oysa Gareth Southgate ülkesinin tam 55 yıldır uluslararası turnuvalardan eli boş dönme bahtsızlığını kırma yolunda ilerliyor. Basit ama etkili ve sonuç alıcı futbol ile kupaya ulaşmak istemesi en doğal hakkı. 

Southgate ve ünlü yeleği

     Gareth Southgate'in oluşturduğu takımın en büyük güvencesini Premier Lig’in doğasından gelen atletik güç ve dayanıklılık sağlıyor. Hava toplarında asla geçit vermeyen Maguire ve ikili mücadele kahramanı Stones, duruma göre stopere dönüşüp gerektiğinde üçlü defans esnekliği sağlayan sağ bek Wagner ile birlikte kaya gibi bir defans oluşturuyorlar. Defansın önünde iki tane 6 numara özellikli oyuncu kullanarak rakipleri yıldıran bir alan savunması oluşturan Southgate futbolun basit ve temel doğrularını atletik güçle harmanlayarak sonuca ulaşıyor.

Manchester'in iki ayrı rengi, Milli Takım'ın ayrılmaz tandemi Maguire ve Stones

     Bu basit uygulama, oyunun merkezini ve takım defansını tahkim etmeye, sonra da kanat bindirmeleri ve “half-space” (iç koridor) koşuları ile ceza sahasında çoğalmaya dayanıyor. Tabii Sterling’in ele avuca sığmaz driplingleri, etkili bire birleri ve akıllı bitirici hamleleri ile “maestro-striker” rolünde zaman zaman orta sahaya gelerek benzersiz bir maestro kalitesi sergileyen santrafor Kane’in olağanüstü performansı sonuca gitmeyi kolaylaştırıyor. Atak girişimleri ile Robert Carlos'dan esintiler veren sol bek Shaw'un hucuma sağladığı katkı da önemli.
Harry Kane: Maestro & Striker


     Southgate, Rashford, Foden, Sancho ve Grealish gibi tribün ve medya tercihlerini her türlü tenkidi göze alarak takımın dayanıklılığını bozmama uğruna yedek bırakıyor. Müzmin muhalifi Graeme Souness, Southgate’in orta sahada Philips ve Rice’ı birlikte oynatmasını, ikisinin de benzer 6 numara özellikleri taşıdığı düşüncesiyle “two peas in a pod” diyerek eleştirmiş; ancak anlaşıldığı üzere Southgate “önce tahkimat” diyor ve bizlere biraz da Lucescu’nun başarıya giden yolunu hatırlatıyor.

Philips and Rice: "two peas in a pod"

     Southgate’in EURO 2020 sürecinde gücünü kademeli olarak (sıradaki maç ne kadar gerektiriyorsa o kadar) kullanması da takdire şayan bir turnuva stratejisi. Kademeli güç ayarlama yöntemi maçlarda bir taktiğe dönüşüyor. Oyunun ilerleyen bölümlerinde tempo giderek ve gerektiği kadar artırılıyor, rakip baş edilmesi zor olan bu  güç yükselmesi karşında bitap düşüyor ve teslim oluyor.

Maç Önü Analizi - Italya-

      Roberto Mancini topa sahip olma ve ön alanda prese dayalı bir oyun planına ve 4-3-3 formasyonuna en uygun oyuncuları seçerek üç yıl içinde istikrarlı bir antrenör takımı yaratmış durumda. 

Roberto Mancini ve yardımcısı Alberto Evani: Italyan şıklığı

 
      Defans organizasyonunu kurarken, emekliliğe direnen Chiellini ile onun kader arkadaşı ve ekürisi Bonucci’nin kariyerlerine ve deneyimlerine güveniyor. Bir orta saha uzmanı olarak topla alışverişleri çok iyi olan yetenekli bir üçlü tercih ediyor. “Trequartista”(10) pozisyonunda Verratti, “Regista” (6)  pozisyonunda Brezilya menşeli Jorginho ve “Mezzala” (8)  olarak ise Barella. 
Soldan sağa, Barella, Jorginho, Verratti- orta sahanın altın çocukları- 

       Bir kanatta oyun kurucu özellikli Insigne, diğer tarafta ise sadece açık alanda değil dar alanda da etkili olabilen ve bitirici özelliğe sahip kanatlar Chiesa veya Berardi santrafor İmmobile ile uyumlu ve etkili bir ofansif üçlü yaratıyor. (Mancini, ters ayaklı sol beki Spinazzola sakatlanana dek onu hucumda adeta bir oyun kurucu olarak kullanarak orta sahasını kalabalıklaştırıyordu; oyuncunun finaldeki eksikliği ciddi handikap. Spinazzola’nın yokluğunda yerine oynayan Brezilya orijinli Emerson da üst düzey bir oyuncu, ama oyun kurmaya pek katkısı olmayan klasik bir sol bek). En önemlisi, Mancini defans çizgisini orta sahada kurup müthiş bir topyekun önde baskı ile rakipleri abluka altına alarak sonuca gidiyor. Italya hemen her pozisyonda etkili şut atabilen oyunculara sahip. Takımın yüksek motivasyonu ve dayanışma özellikleri de cabası. Bütün bu artılara rağmen yarı finaldeki Ispanya maçında pas oyununun patentine sahip rakip karşısında işler pek iyi gitmedi. Finalde bu kez turnuvanın tartışmasız en sert kayası karşısında güç ve dayanıklılık testine girecekler; işleri yine zor. Mancini’nin takıma yerleştirdiği klasik pas oyunu ve önde baskının dışında farklı ve daha konservatif başka formüller de bulması gerekebilir zorlu finalde; taktiksel çeşitliliğe ve esnekliğe sahip üst düzey bir teknik direktör olarak mutlaka tekdüze olmayan ve oyun içinde duruma göre değişebilen bir oyun planı ile çıkacaktır Wembley'e. 

"It's coming Rome" vs "It's coming home"

Sonuç      

     Büyük final oyuncu kaliteleri oldukça dengeli fakat oyun felsefeleri, güçlü ve zayıf yanları birbirinden farklı iki takımın mücadelesine sahne olacak; bu koşullarda sonuç hakkında net bir öngörü yapmak zor. "Üç Aslan"a yeni bir ulusal turnuva hüsranı yaratacak ofansif güce ve beceriye sahip olan "Gök Mavililer"'in kupayı Roma’ya götürmeleri futbol kamuoyu için asla sürpriz olmaz, ancak son 16 turunda Almanya'yı eleyerek 1996'dan kalan ilk hesabı kapatan Gareth Southgate'in rakibe geçit vermeyen ve atletik gücüyle öne çıkan takımı 25 yıldır boynu bükük bekleyen "Three Lions" ( "football is coming home”) şarkısının hakkını vermeye daha yakın görünüyor bu kez. 60 bine yakın İngiliz taraftarın dolduracağı yeni Wembley tribünlerinin itici gücü bu ihtimali güçlendiren önemli bir etken. Somut  tahmin bekleyenlere bir Denizli klasiği ile cevap verelim: %51 İngiltere.

E.Ülgen -10 Temmuz 2021-

 Not:   "Three Lions “it’s coming home  şarkısını linke tıklayarak dinleyebilirsiniz.