Futbolun yarattığı kitlesel
bütünleşmenin, toplumun dikkatini asıl meselelerden kaçırmaktan başka bir işe
yaramadığı ileri sürülür hep; “Futbol
toplumun afyonudur” klişesi tekrarlanır durur futbol muhalifi aydınlar
tarafından. Eh, Portekiz diktatörü Salazar da bunu itiraf etmiştir zaten, “-ben
ülkeyi 3F’le, fiesta, fado ve futbol ile yönettim” diyerek. Futbolun soyut bir birliktelik
duygusuyla kitleleri “reel yaşamdan”
uzaklaştırabildiği durumlar olabilir elbet, ancak ona sadece bu gözle bakmak,
dinamik ve birleştirici yönünü hiç görmemek katı bir önyargı değil mi?
Simon
Kuper, “Ajax, Hollandalılar ve Savaş” adlı kitabında[1], futbolun siyasileşmesinin
1930’larda, yani Hitler ve Mussolini’nin yükseldiği, propagandanın revaçta
olduğu o yaşanmayası yıllarda başladığını ancak futbolun faşistlere kucak açmayıp
onlarla mücadele ettiğini anlatır. Faşistler de aslında pek sevememişlerdir bu
popüler oyunu, ama ne yapsınlar, halkın sevgilisi olmuş bir kere, yandaş yapmak
gerekir onu kendi kirli emelleri için. Misal, 1934 Italya Dünya Kupası bir
faşizm propagandasına dönüşmüştür, ama Mussolini aslında “top peşinde koşup, tekmeler savurmak” olarak gördüğü futbol yerine
bir Italyan savaş oyunu olan “volata”yı
tercih eder. Benzer şekilde Hitler de esasen “Wahrsport” denen bombalı oyunlardan ve yarışmalardan hoşlanmış ve Simon
Kuper’in ifadesiyle futbolun “burunlarını
ısırma potansiyelinden” hep çekinmiştir. Norveç’e 2-0 yenildikleri ve
Goebbels ile birlikte soyunma odasına gidip oyuncuları fırçaladığı o “utanç verici!” sonuçtan sonra da iyice
soğumuştur futboldan. Hitler başına açtığı beklenmedik sorunlar nedeniyle, aslında
pek de haksız sayılmaz futboldan çekinmekte,
misal, 3 Nisan 1938 günü,
iltihak (Anschluss) öncesi 60.000
Avusturyalı, Almanlara karşı hissettiklerini topyekün ifade edebilme imkanı bulmuşlardı.
Bunu bir futbol stadyumundan başka hiçbir yerde yapabilmeleri o günkü şartlarda
asla mümkün olamazdı.[2]
![]() |
Viyana Prater Stadyumu, 3 Nisan 1938, Avusturya - Almanya |
Portekizli Salazar’ın “3F”’inden söz
etmiştik, Bernabeu stadyumunu 150.000 kişilik bir uyku tulumuna benzeten
Ispanyol diktatör Franco da pek geri kalmamıştır ondan. Ancak futbol ona da pek
kolay boyun eğmemiştir, Franco’nun Real Madrid’i rejim propagandası için
yenilmez armada yaptığı doğrudur, ancak madalyonun bir de öbür yüzü var: Katalan
kültürüne dayatılan faşizan uygulamalara karşı bir başkaldırı aracı olmuştur
futbol. Barcelona’nın Real Madrid’e karşı kazandığı her galibiyet Katalan direnişini
özerklik yolunda ilerlemesinin küçük adımları sayılmıştır.[3] Benzer şekilde Portekiz’de
de, Barcelona kadar ön plana çıkmış olmasa bile, Academica de Coimbra’yı
anabiliriz. Bu kulübün üniversiteden devşirilen takımı 1939 da Portekiz
kupasını almış, esas önemlisi sahip oldukları üniversite ruhuyla 1960’larda her
maçı protesto mitingine dönüştürmüştür. Hele 1969’da Benfica ile oynadıkları ve
öğrencilere yönelik tutuklamaları protesto etmek için siyah bant takmalarına
izin verilmeyince geleneksel siyah formalarına beyaz bant taktıkları, 35 bin
taraftarının bildiri dağıtıp yüzlercesinin tutuklandığı kupa yarı finali
unutulmaz. Futbolun aktivist gücüne daha nice örnek sayabiliriz, ciddi bir anti-faşist
hareket yürüten ve 2007’de neo-nazileri marjinalize etmiş olmaktan dolayı Julius
Hirsch[4] ödülü ile mükafatlandırılan
Borussia Dortmund, Italya’nın küçük bir liman şehrinin anarşist takımı Livorno,
pek saha başarısı olmasa da anti-faşist tavırları ve futbolu yorumlama
biçimleri ile nevi şahsına münhasır bir kültürün kulübü olan St. Pauli ve daha
niceleri.[5]
Futbolun yarattığı birliktelik hissini tamamen
“sanal” olarak görüp küçümseyenlere Güney
Afrika – Nijerya milli futbol takımları arasında oynanan 1992 Dünya Kupası
eleme maçını hatırlatarak devam edelim “güzel
oyun” avukatlığımıza. Maç 0-0 sürerken “apartheid’ın “ayrıcalıklı rengi”ne sahip George Dearnaley’in, attığı geçersiz
golün sevincini, hakemin “sayılmaz” işaretini fark etmeyip, 10.000 siyahın
bulunduğu tribüne koşarak onlarla paylaşması, Güney Afrika için en içten bütünleştirici
sahne olarak tarihe geçmiştir. Güney Afrika’da bu doğallıktaki bir siyah- beyaz
kaynaşmasını futboldan başka ne sağlayabilirdi ki? Utanç verici “apartheid” rejiminden sıyrılma
aşamasında futbolun katkısını Mandela da yadsımamıştı: Nijerya maçından önce,
siyah ve beyaz futbolcuların birlikte katılıp kaynaştığı milli takımın hazırlık
kampını ziyaret etmiş, sonra da stadyuma giderek maçı heyecanla izlemişti.[6]
![]() |
Nelson Mandela- 15 Mayıs 2004- -2010 Dünya Kupası organizsayonunu Güney Afrika'nın kazandığını öğrendiği an- |
Futbolun bütünleştirici
bir güce sahip olabileceğine ve siyasi bilinci uyuşturmak bir yana
uyandırabildiğine dair birçok farklı örnek sayılabilir, ama tarihteki en etkili
hikaye sanırım 1958’de Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi Karması ( Algerian Front de Liberation
Nationale- AFLN) olarak dünya turuna çıkan
Cezayirli futbolculardır.[7] Fransa 1. Ligi’ndeki
kariyerlerini arkalarına bakmadan teperek 1958 ile 1962 yılları arasında 83
gayrı resmi milli maç oynayıp, bunların 57sini kazanan futbolcular grubu. Bağımsızlık
11’i olarak adlandırılan bu grubun Cezayir’in çok cana mal olan bağımsızlık
mücadelesinde önemli bir rolü vardır.[8] Futbolu “3F” ekseninde
sadece iktidarların toplumsal bir
anestezi yöntemi olarak görenler, Saint Etienne’li Reşid Mekloufi’yi,
Toulouse’lu Said İbrahimi’yi, Monacolu
Mustafa Zitouni’yi hiç anmazlar, onların kariyerlerini bırakıp Cezayirliler’e
yaşama dair bir ümit vermek, uluslarası ilişkilerde sempati kazandırmak üzere
gösterdikleri özverili çabaları ve bu yolla Cezayir’in bağımsızlığına sağladıkları
katkıyı akıllarına bile getirmezler nedense.
![]() |
Reşid Mekloufi AFLN formasıyla |
Avrupa futbolunda kulüplerin kurdukları
vakıflar aracılığıyla hayata geçirdikleri kurumsal sosyal sorumluluk (CSR- Corporate Social Responsibilty)
projeleri ve yatırımları giderek yaygınlaşıyor. Bu konuda önderliği üstlenen
İngiltere Premier Lig vakıfları, düzenledikleri spor eğitimi, yaşam boyu
eğitim, sosyal ve kültürel katılım, sağlık, aile yaşamı, bağış desteği, çevre
ve enerji koruma gibi etkin sosyal programlar ve projeler ile yarışıyorlar
birbirleriyle. Bu tarz sosyal sorumluluk aktiviteleri futbolun paydaşlarının,
günümüz futbol mecrasında da “esas
meselelere” el attığının kurumsal örneklerini oluşturuyor. Öte yandan, kimi
zaman lümpenleşip azgınlaşan rekabet, konu saha dışına çıktığında etkin ve
sinerjetik bir aktivizme dönüşebiliyor. Stadyumlar spontane bir şekilde, kontrol
edilemez muhalefet gösterilerine zemin oluşturabiliyor, meydanlar taraftar gruplarının
topyekün sosyo-politik başkaldırılarına sahne olabiliyor. Son yıllarda bir
sosyal fenomen olarak değerlendirdikleri futbol üzerine kafa yormaya başlayan, bu
konuda bilimsel değerlendirmeler yapan Avrupalı sosyologlardan C.Bromberger, saha çalışmaları ile
desteklenen akademik çalışmasında[9] futbolun dinamik yapısının
toplumu çoğu zaman uyuşturmaktan çok zindeleştirdiği ve önemli bütünleştirici
özelliklere haiz olduğu sonucuna
varmıştır. Bu ve benzeri akademik çalışmalar, futbolun kimi aydın çevrelerde maruz
kaldığı tavizsiz önyargıyı bertaraf edebilmesi yolunda önemli adımlardır.
Futbol
her yönüyle öyle güçlü bir dinamizm içeriyor ki, “toplumların afyonu” benzetmesi çok eğreti bir yakıştırma olarak
kalıyor, çünkü bu “güzel oyun”,
iktidarların güçlerini konsolide etmek üzere her koşulda seferber edebildikleri
bir araç değil, futbolseverlerin tümüyle “ayaklarıyla düşünen” vicdanı ve
bilinci uyuşturulmuş insanlar olarak nitelenmesi ise mesnetsiz bir yafta. Yine
de Salazar’ın “3F’ine takılıp kalan kimi aydınlarımızı ikna edemediysek, son
söz olarak Italyan Marksist Antonio Gramsci’den destek alalım ve onun şu veciz ifadesini
okuyucuların yorumuna bırakalım: “il
calcio e il regno della lealta umana esercitata all’aeria aperta.(futbol açık
havada ortaya konan insan sadakatinin krallığıdır.)”
Kaynakça
Bora, T., Adnan, Z. “Kimi Başrol
Kimi Karakter, Kulüp Hikayeleri”, Dipnot Yayınları, İstanbul, 2013
Bromberger, C. (1995) “Football as
world-wiew and as ritual”, http://frc.sagepub.com/content/6/18/293.extract
Kuper, S., “Ajax, Hollandalılar ve Savaş”, Ithaki
Yayınları, Istanbul, 2004
Kuper, S., “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir”,
İthaki yayınları, İstanbul, 2003
Saygı, A.U.,(2012), “Futbol ve Milliyetçilik” Yüksek
Lisans Tezi, T.C. Ankara Üniversitesi
Ertuğrul Ülgen - 2 Ekim 2017
Ertuğrul Ülgen - 2 Ekim 2017
[1] Kuper,
S., “Ajax, Hollandalılar ve Savaş”,
Ithaki Yayınları, Istanbul, 2004
[2] Kuper, S.,
“Ajax, Hollandalılar ve Savaş”, Ithaki
Yayınları, Istanbul, 2004
[3] Saygı,
A.U.,(2012), “Futbol ve Milliyetçilik” Yüksek Lisans Tezi, T.C. Ankara
Üniversitesi
[4] Holocaust
sırasında, 1945 yılında öldürülen Alman Yahudisi
uluslararası futbolcu
[5] Bora,
T., Adnan, Z. “Kimi Başrol Kimi Karakter, Kulüp Hikayeleri”, Dipnot Yayınları,
İstanbul, 2013
[6]Kuper,
S., “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir”, İthaki yayınları, İstanbul, 2003
[7] Bromberger,
C. (1995) “Football as world-wiew and as ritual”, http://frc.sagepub.com/content/6/18/293.extract
[8] Bora,
T., Adnan, Z. “Kimi Başrol Kimi Karakter, Kulüp Hikayeleri”, Dipnot Yayınları,
İstanbul, 2013
[9]
Bromberger, C. (1995) “Football as world-wiew and as ritual”, http://frc.sagepub.com/content/6/18/293.extract
Yazarın önceki yazıları:
Selçuk İnan'ın Dramı
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/09/10-kupal-kaptan-boyle-mi-ugurlanr-bir.html
Jurgen Klopp ve "Gegenpressing"
Selçuk İnan'ın Dramı
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/09/10-kupal-kaptan-boyle-mi-ugurlanr-bir.html
Jurgen Klopp ve "Gegenpressing"
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/09/jurgen-klopp-und-gegenpressing.html
Teknik Direktörler - Futbolun Özel Adamları -
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/07/teknik-direktorler-futbolun-ozel.html
Dank je wel* Wesley, Bu Taraftar Seni Çok Özleyecek.
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/07/tot-ziens-wesley-bu-taraftar-seni-cok.html?m=1
Göz-Göz-Göztepe; Efsane Gerçekten Geri Döndü mü?
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/06/guzelyalnn-sar-krmzs-efsane-geri-dondu.html?m=1
Ajax v Man. United; Gençler Kazansın!
Teknik Direktörler - Futbolun Özel Adamları -
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/07/teknik-direktorler-futbolun-ozel.html
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/07/tot-ziens-wesley-bu-taraftar-seni-cok.html?m=1
Göz-Göz-Göztepe; Efsane Gerçekten Geri Döndü mü?
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/06/guzelyalnn-sar-krmzs-efsane-geri-dondu.html?m=1
Ajax v Man. United; Gençler Kazansın!
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/05/ajax-v-manunited-gencler-kazansn.html?m=1
17 Yaşında Yorgun Bir Kupa ve "Bir Şaman Ayini" -17 Mayıs 2017"
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/05/17-mays-galatasaray-bayram-vs-aldo-poy.html?m=1
Dünyanın Çivisi Çıkmış, Hala mı Futbol? - Futbolun Sihiri - 27 Mart 2017-
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/05/ajax-v-manunited-gencler-kazansn.html?m=1
17 Yaşında Yorgun Bir Kupa ve "Bir Şaman Ayini" -17 Mayıs 2017"
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/05/17-mays-galatasaray-bayram-vs-aldo-poy.html?m=1
Dünyanın Çivisi Çıkmış, Hala mı Futbol? - Futbolun Sihiri - 27 Mart 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Hollanda Futbolu ile Hollanda'nın sosyal, politik ve kültürel yapısı arasındaki ilişki -1 Mart 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Radyo Futbolu -11 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Futbol, Pas ve Dil -4 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Bir “Panzer”in duygusal anları – Bastia Schweinsteiger’in milli takıma vedası -25 Eylül 2016-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Jan Olde Riekerink- Bir Papatya Falı – 29 Mayıs 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Zafere Giden Yol – Bir Ergin Ataman Analizi- 28 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Müstesna Bir Kaptan- Cüneyt Tanman- O yancı olamaz!- 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Kaleciler- Sahaların yalnız ve tedirgin panterleri – 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Sabri “Reyiz”den vazgeçilemez- 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Taraftar ve futbolsever olmak- “açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan” – 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder