6 Ağustos 2020 Perşembe

Hangi Arda?






Boş Mukavele ile Yuvaya Dönüş; 4 Ağustos 2020

     Anlam vermenin zor olduğu bir süreç yaşattı bize Arda olayı, sanki Arda ile hasım durumunda olan Terim değil Mustafa Cengiz’di; sanki 2016 yılında yaşanan  Milli Takım prim kavgasının aktörü de oydu, Milli Takım'a kerhen yeniden alırken “Arda kararı içime sinmedi” diyen de sanki yine kendisiydi. Görüntüde Cengiz adeta Terim’in haklarını savunan bir çizgide ilerliyor, Terim ise anlaşılmaz şekilde bir el öpme sahnesi karşılığında, öznesi olduğu ve bir dönem kamuoyunu çok meşgul eden büyük kavganın “yüce gönüllü babası” rolünü üstleniyordu. Çelişkiler komedisiydi!

22 Kasım 2019; Yuvaya Dönüşün Tohumu Atılırken

     Aslında Cengiz, Galatasaray Kulübünde Arda’nın geçmişte sebep olduğu akla gelmeyecek azgınlıklara hoşgörü gösterilemeyeceğini ima ederek ve “etik değerlere bağlı başkan” rolünü oynayarak “gündemimizde yok” deyip kestirip atmıştı. Buna karşılık Terim’in kamuoyuna açık ve ısrarlı baskısı ve sonradan ifşa edilen yazılı talebi karşısında, kendi usulünce sorumluluktan sıyrılarak da olsa, geri adım atmak zorunda kaldı. Bilek güreşini Terim kazanmıştı, aksi zaten düşünülemezdi. 

     Artık olan oldu. Arda’ya kapılar açıldı diye daha fazla hayıflanmanın pek anlamı yok. Kaldı ki, takımın ezeli ve ebedi “imparatorunun” futbol yaşam karnesi de başlangıçtan son dönemlere dek bir sürü hal ve gidiş zayıfıyla doluyken ve bunu camiadaki ezici çoğunluk dert etmezken, kendisinden 35 yaş daha genç bir oyuncuyu davranışlarıyla lanetlemek ne kadar adil? Gelecekte Arsen Wenger asaletinde, Joachim Löw nezaketinde, Jürgen Klopp sempatisinde teknik direktörlerle çalışıldığı zaman tutum ve davranış biçimi Arda tarzında olan oyunculara yer olmaz. Ne yapalım, şimdilik böyle! 

     Terim’în Arda konusundaki ısrarını sadece başkanla aralarındaki bir bilek güreşi olarak görmek pek akıllıca olmaz. Terim, Arda’daki cevher kalıntılarını sezmiş, ona güvenmiş olmalıydı aynı zamanda. Kendi gücünün aşınmakta olduğu bir dönemde hem Başkan’a karşı bilek güreşini kazanmış oluyordu, hem de Belözoğlu kıvamında bir “abi- lider” desteği ile yaşlanmaktan mütevellit enerji açığını kendince kapatmayı hayal ediyordu. Belki de Terim’in “bildiği” , ama taraftarın konduramadığı tam da ondaki bu doğal güç kaybı ve destek ihtiyacıydı. 

Genç Arda

     Bundan sonrası nasıl olacak? Genel kanaat, “genç Arda" ne kadar sempatik idiyse, son yıllardaki o kadar antipatik!” Bu yargıyı fazlasıyla hak ederek(!) kendisinin yarattığı yadsınamaz. Ancak, profesyonel futbolun bir gerçeği unutulmamalı. Futbolda sempatiklik çoğu zaman davranış kadar (hatta davranıştan çok) performansa bağlı bir kavram. (Sempatiklik salt tutum ve davranış biçimine bağlı olsa, misal Selçuk İnan son demlerindeki performans kaybına rağmen taraftar nezdinde hep en "sevimli" oyuncu olurdu. Ancak öyle olmadığı bilinen bir gerçek).  Arda, sahip olduğu yetenek ve potansiyel sayesinde, ayrıca Galatasaraylılık motivasyonunun gücüyle performans vitesini yükseltirse, geçmişteki akıl almaz davranışları bile unutulup gider, “ne sevimli çocuk!” oluverir yeniden! O zaman öyle maç başı cüzi paralarla amatörce oynamayacağı da aşikar: ara transferde gelsin bol sıfırlı yeniden düzenlenmiş bir sözleşme. Sadece onu transfer edenlerin değil Arda’nın da “bir bildiği” vardır herhalde!   

     Terim - Arda mesaisi ise ayrı merak konusu. Arda hele biraz palazlansın, birkaç etkili asist ve birkaç kritik golle başlayacak istikrarlı oyunlar silsilesi onun takıma ağırlığını koymasını sağlayacaktır hiç kuşkusuz. Bakarsınız, “Başakşehirli veterandan”, büyük taktisyen Diego Simeone’den 4 sezon boyunca feyz almış, Madrid’de o rüya takımın as oyuncusu olmuş bir değere hızla dönüşüvermiş yeniden! Geçmişteki bir Milli Takım taktik çalışmasında, Luis Enrique’nin sistem ve anlayışından övgü ile bahsederek Terim’i ego krizine soktuğunu hatırlıyoruz. Huylu huyundan vazgeçmez; Terim, kendisini daha çok çalışmaya, konsantrasyonunu korumaya zorlayacak deneyimli bir çift göz, sivri bir dil ve kendi yarattığı için bertaraf etmesi hiç de kolay olmayan bir çetin ceviz bulabilir karşısında. Kim bilir, belki de Terim’i silkeler, enerjisini yükseltir. Bardağın dolu tarafı! 

Diego Simeone ile 10 Numara'nın bir Maç İçi Tartışması

      Ezcümle, ara transfer dönemine kadar sabır: Arda, ya Terim’in bilinen “takımkurma” zafiyetine yeni bir kayıt işleyerek “futbol veteranı bir yaramaz adam” olarak magazin dünyasının karanlıklarındaki kalıcı yerini alacak, ya da tekrar "Simeone’nin vazgeçilmez 10 numarası" "sempatik genç Arda’ya” dönüşerek yeniden doğacak. Terim ile aralarında yaratılan karşılıklı ihtiyaç ilişkisi ikinci ihtimali yükseltiyor. Dileyelim gerçekleşsin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder