1 7 Haziran
1987 günü oynanan sezonun son hafta maçında Galatasaray Eskişehirspor’u 2-1 yenmiş
ve taraftarın topluca “14 senelik bu çile
/ bitsin artık bu sene!” feveranıyla dile getirdiği dayanılmaz şampiyonluk
hasretini sona erdirmişti. Ali Sami Yen Stadı’nda toplanan on binler maç başlamadan saatler
öncesinden itibaren müthiş bir çoşku seline kapılarak, “seni sevmeyen ölsün” ve “sen
şampiyon olacaksın” nakaratları ile desibel rekorlarını zorlamaktaydı. Ama
daha iş bitmeden zuhur eden bu zaferden emin olma hali takım üzerindeki baskıyı
iyice arttırmıştı. Yenilecek bir golün bir sezonluk emekleri heba edip şampiyonluk
hasretini 15. seneye taşıyacağı o yüksek
tansiyonlu oyunda, eğer Cüneyt Tanman gibi bir “sakin güç” ve takımına hakim bir
gerçek lider olmasaydı (ve o lider takımını yönetmekle kalmayıp, maçın son
dakikalarında golle burun buruna gelen Eskişehir santraforu Ahmet Kılıç’ın
önüne sakatlanma pahasına atlamasaydı) tribünleri dolduran 30 bine yakın
taraftar, etkisi yıllarca silinmeyecek büyük bir hayal kırıklığı ve yıkım yaşayabilirdi.
Cüneyt Tanman o günden beri “uğurlu kaptan” olarak tescillenmiştir
Galatasaraylıların gönüllerinde. Ama bu yazıda da anlatılacağı üzere, onun
Galatasaray’a katkıları “uğurlu” olmanın çok ötesindedir.
2 Cüneyt, 1974
yılında Yeşilyurt Çınar Otel’in yanındaki sahada top koştururken beğenilip
geldi Galatasaray’a. Daha 18 yaşında 3 yıl üst üste şampiyon olmuş bir ekibin
efsane futbolcuları arasında buldu aniden kendini; B. Mehmet’ler, Tuncay’lar,
Metin Kurt’larla birlikteydi artık. 1975-76 sezonunda deneyim kazanması için
Giresun’a gönderildi. Çocuk sayılabilecek bir yaşta ailesinden ayrılıp gittiği
bu Karadeniz şehrinde geçirdiği sezonu çok iyi değerlendirdi. Tam 24 lig
maçında oynadı Giresun’da. O yıl Galatasaray İstanbul’da Giresunspor’a 3-1
yenildi, deplasmanda ise 1-1 berabere kaldı. Her iki maçta da Cüneyt sahadaydı,
19 yaşındaki Yeşilköylü genç profesyonelliğini kanıtlamıştı herkese. Ertesi
sezon Galatasaray’a döndü ve futbolu bıraktığı 1990-91 sezonunun sonuna kadar Galatasaray’dan
başkası hiç giremedi onun futbol yaşamına.
3
Cüneyt Tanman, Türk futbolunun balçık devrinden çim devrine geçiş
yaptığı, şerefli (!) ama çoğunlukla ezik mağlubiyetlerin yerini yavaş yavaş
özgüvenli mücadelelere bıraktığı değişim kuşağının sahadaki en önemli
aktörlerindedir. 8-0 lık İngiltere hezimetlerinin acısını, kulübede de olsa, derinden
hissedenler arasında yer almış, buna mukabil bir Türk takımının Avrupa Şampiyon
Kulüpler Kupasında ilk defa ulaştığı yarı final mertebesinde kaptan olarak baş
rolde yer almanın gururunu da yaşamıştır.
4 Cüneyt Tanman her pozisyonda
oynayabilen, oyunu okuma, kademe ve alan yaratma/ daraltma melekeleri üst
düzeyde olan nadir futbolculardandı. Onun düz ama etkili futbol stili, 70’li
yıllarda Dünya futbol rekabetinde tahakküm kuran Hollanda menşeli total
futbolun kriterlerine çok uygundu. (Arie Haan ya da Johan Neeskens’ten fazla eksiği
yoktu bence, ama onlar Hollanda’da doğmuştu, o ise Türkiye’de!) Çalışkan
bir orta saha oyuncusu olarak başladığı futbol hayatı boyunca bek pozisyonunda
da oynamıştır, golcü bir santrafor olarak da yer almıştır. 1985-86’da Jupp Derwall’in liderliğindeki namağlup
ikincilik sezonunda attığı 11 golle, o sezon takımın en golcü futbolcusu
olmuştur. Kaptan bir röportajında o başarılı sezonu anlatırken bakın nasıl bir tevazu
dersi veriyor tüm futbol megalomanlarına:
“O yıl da (1985-86) orta saha oynuyordum.
Ama hava toplarına iyi çıkma özelliğimden dolayı santrafor olarak da
kullanıyorlardı beni. Çok ilginç maçlar olmuştu. Direkten dönüyordu top ben
tamamlıyordum falan. Diğer arkadaşlarıma alan yaratmak, rakip defansı bozmak
için santrfor oynatılıyordum bazen ama hiçbir zaman net bir santrfor olmadım.
İhtiyaçtan santrfordum. İki maç oynayıp sonra eski yerime dönüyordum”.
Golcülük faslını
kapatmadan önce, Cüneyt Tanman’ın bir Türk takımının futbol tarihi boyunca sadece
bir kez ulaşabildiği Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finalinde atabildiği
tek golün sahibi olarak da kayıtlara geçtiğini de hatırlatalım. Galatasaray’ın
Steau Bükreş ile 1989 yılının 19 Nisan günü İstanbul’da oynadığı maçta Cevad Prekazi’nin
30 metreden gönderdiği frikik füzesi üst direkten dönmüş, hemen orada biten Kaptan
sol ayağı ile kalecinin solundaki alt köşeye yollayarak Türk futbol tarihindeki
yerini almıştı.
5 Cüneyt Tanman futbolunun
olgunluk yıllarında stoper pozisyonuna yerleşti. Yüksek toplara hakimiyeti, özellikle
pozisyon alma becerisi ve büyük deneyimi ile hem Galatasaray’ın, hem de 17 kez
yer alıp, 9 kez kaptanlık yaptığı milli takımda savunmanın göbeğinde tam bir
emniyet sübabı oldu.
6 Cüneyt Tanman Galatasaray’da
takım kaptanlığı yaptığı son 6 sezonunda sert ve otoriter kaptanlık anlayışını
yıktı. Hiçbir takım arkadaşına karşı asla “zalim çavuş” görüntüsü vermedi. Kaptanlık
dönemiyle ilgili olarak bir maç sırasında kaleci Hayrettin’e yumruk attığına dair
söylenti dilden dile dolaşır hep, ama o işin aslı farklıdır. 1990-91 sezonunda
2-0 önde giden bir Aydınspor maçının son dakikalarında kaptana çarpan bir topun
gol olması sonrası gelmiş geçmiş en vesveseli kaleci olarak anılan Hayrettin
sürekli olarak “ne yaptın kaptan, avuta giden topa niye atladın” diye sızlanır.
Aradan birkaç pozisyon geçtikten sonra hala “ ne yaptın abi, neden kendi kalene
gol attın?” gibilerinden ısrarlı ve tuhaf yakınmalarına devam eder. Sonunda Kaptan
dayanamaz ve Hayrettin’i kendine getirebilmek üzere eliyle yüzüne hafifçe
dokunur. TV ekranlarında sağ kroşe gibi görünse de pozisyonun aslı budur ve
zaten ertesi gün bu anlamsız davranışı için özür dileyen de Hayrettin olmuştur.
Cüneyt Tanman‘ın doğası, kökleri Baba Hakkı’lara dayanan “hem severim, hem
döverim” tarzındaki ataerkil kaptanlığı benimsemeye hiç uygun değildi.
O hiçbir zaman “baba” diye anılmamış, “imparatore” olarak da çağrılmamıştır,
çünkü asla tahakküm heveslisi olmamış, tam aksine, takım arkadaşlarına yol
gösteren, onların işini kolaylaştırmaya çalışan ve kimseye bağırıp çağırmadan herkesin
saygısını kazanan demokratik bir liderlik resmi vermiştir hep.
7 Galatasaray’da 400’den fazla
resmi maçta oynayıp, hiç kırmızı kart görmeyen tek futbolcudur Cüneyt.
Centilmenliğin saha içi ve saha dışı davranışların bir bileşkesi olduğunu
kanıtlamış, “oyun içinde biraz agresif, ama saha dışında çok iyi çocuktur”
safsatasıyla sahada yapılan her türlü pisliği mazur göstermeye çalışan anlayışı
boşa çıkarmıştır. Orta saha ve defansta oynamasına rağmen pozisyon icabı aynı
maçta görülmüş iki sarı kartla dahi hiç tanışmamış olması sadece centilmenlikle
izah edilemez tabii ki. “Taçsız Kral” Metin Oktay’ı bile saha dışına
gönderebilmiş olan hakemlerin ona bir ayrıcalık tanımaları da söz konusu
olamayacağına göre, bu inanılmaz sportmenlik rekorunu açıklayabilmek için doğru
zamanda doğru pozisyon alma ve özellikle olağanüstü kişisel disiplin ve dikkat
yetilerini de öne çıkartmak gerekiyor herhalde.
8 Cüneyt Tanman 23 Mayıs 2015 tarihindeki seçimli
kongrede uzun süredir ayrı kaldığı kulübüne hizmet vermeye aday olduğunda, efsanevi
geçmişi, futbol bilgisi, deneyimi ve duruşuyla üyelere büyük güven telkin etmiş
ve seçim sonuçlarını etkilemişti. Ancak, birkaç ay içinde “ ben yancı olmam!” çıkışıyla, belki kimilerine
göre “biraz sivri ve amiyane”, ama özünde cesur ve onurlu bir gerekçeyle yönetimden
ayrılmak zorunda kalması camia için şaşırtıcı ve üzücü oldu. Cüneyt Kaptan’ın zaferlerle
dolu seyir defterine yeni başarı sayfalarının eklenmesini beklerken ortaya
çıkan bu çatışma hali hayal kırıklığı yarattı doğal olarak, ancak bu keskin itirazın
dolaylı bir yararı da olabilir kulübe; belki de bu tavizsiz tavır ve onurlu başkaldırı
futbol endüstrisinin bugünkü boyutuyla pek de uyumlu olmayan “bizde başkan ne
derse o olur” paradigmasının tartışılması ve daha rasyonel ve demokratik bir
zemine oturtulması yolunda ilk adımı oluşturur kulüp ve camia bünyesinde. Her
halükârda, Cüneyt Tanman “14 senelik çile”yi bitiren müstesna takımın müstesna
kaptanıdır ve kadim Galatasaraylıların zihinlerinde edindiği ayrıcalıklı yerini hiç
tartışmasız daima koruyacaktır.
E.Ülgen 30.10.2015
Yazarın diğer yazıları:
Kaleciler- Sahaların yalnız ve tedirgin panterleri – 9 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/kaleciler-sahalarn-yalnz-ve-tedirgin.html?m=1
Sabri “Reyiz”den vazgeçilemez- 8 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/sabri-reyizden-vazgecilemez.html?m=1
Yazarın diğer yazıları:
Kaleciler- Sahaların yalnız ve tedirgin panterleri – 9 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/kaleciler-sahalarn-yalnz-ve-tedirgin.html?m=1
Sabri “Reyiz”den vazgeçilemez- 8 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/sabri-reyizden-vazgecilemez.html?m=1
Taraftar ve futbolsever olmak- “açıklanamaz bir şekilde,
üzerine kafa yormadan” – 8 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/taraftar-ve-futbolsever-olmak.html?m=1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder