9 Nisan 2016 Cumartesi

-Müstesna Bir Kaptan- Cüneyt Tanman -O yancı olamaz-


                               
                    
 1   7 Haziran 1987 günü oynanan sezonun son hafta maçında Galatasaray Eskişehirspor’u 2-1 yenmiş ve taraftarın topluca “14 senelik bu çile / bitsin artık bu sene!” feveranıyla dile getirdiği dayanılmaz şampiyonluk hasretini sona erdirmişti. Ali Sami Yen Stadı’nda  toplanan on binler maç başlamadan saatler öncesinden itibaren müthiş bir çoşku seline kapılarak, “seni sevmeyen ölsün” ve “sen şampiyon olacaksın” nakaratları ile desibel rekorlarını zorlamaktaydı. Ama daha iş bitmeden zuhur eden bu zaferden emin olma hali takım üzerindeki baskıyı iyice arttırmıştı. Yenilecek bir golün bir sezonluk emekleri heba edip şampiyonluk hasretini 15. seneye taşıyacağı  o yüksek tansiyonlu oyunda, eğer Cüneyt Tanman gibi bir “sakin güç” ve takımına hakim bir gerçek lider olmasaydı (ve o lider takımını yönetmekle kalmayıp, maçın son dakikalarında golle burun buruna gelen Eskişehir santraforu Ahmet Kılıç’ın önüne sakatlanma pahasına atlamasaydı) tribünleri dolduran 30 bine yakın taraftar, etkisi yıllarca silinmeyecek büyük bir hayal kırıklığı ve yıkım yaşayabilirdi. Cüneyt Tanman o günden beri “uğurlu kaptan” olarak tescillenmiştir Galatasaraylıların gönüllerinde. Ama bu yazıda da anlatılacağı üzere, onun Galatasaray’a katkıları “uğurlu” olmanın çok ötesindedir.
  2   Cüneyt, 1974 yılında Yeşilyurt Çınar Otel’in yanındaki sahada top koştururken beğenilip geldi Galatasaray’a. Daha 18 yaşında 3 yıl üst üste şampiyon olmuş bir ekibin efsane futbolcuları arasında buldu aniden kendini; B. Mehmet’ler, Tuncay’lar, Metin Kurt’larla birlikteydi artık. 1975-76 sezonunda deneyim kazanması için Giresun’a gönderildi. Çocuk sayılabilecek bir yaşta ailesinden ayrılıp gittiği bu Karadeniz şehrinde geçirdiği sezonu çok iyi değerlendirdi. Tam 24 lig maçında oynadı Giresun’da. O yıl Galatasaray İstanbul’da Giresunspor’a 3-1 yenildi, deplasmanda ise 1-1 berabere kaldı. Her iki maçta da Cüneyt sahadaydı, 19 yaşındaki Yeşilköylü genç profesyonelliğini kanıtlamıştı herkese. Ertesi sezon Galatasaray’a döndü ve futbolu bıraktığı 1990-91 sezonunun sonuna kadar Galatasaray’dan başkası hiç giremedi onun futbol yaşamına.
3      Cüneyt Tanman, Türk futbolunun balçık devrinden çim devrine geçiş yaptığı, şerefli (!) ama çoğunlukla ezik mağlubiyetlerin yerini yavaş yavaş özgüvenli mücadelelere bıraktığı değişim kuşağının sahadaki en önemli aktörlerindedir. 8-0 lık İngiltere hezimetlerinin acısını, kulübede de olsa, derinden hissedenler arasında yer almış, buna mukabil bir Türk takımının Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasında ilk defa ulaştığı yarı final mertebesinde kaptan olarak baş rolde yer almanın gururunu da yaşamıştır.
 4     Cüneyt Tanman her pozisyonda oynayabilen, oyunu okuma, kademe ve alan yaratma/ daraltma melekeleri üst düzeyde olan nadir futbolculardandı. Onun düz ama etkili futbol stili, 70’li yıllarda Dünya futbol rekabetinde tahakküm kuran Hollanda menşeli total futbolun kriterlerine çok uygundu. (Arie Haan ya da Johan Neeskens’ten fazla eksiği yoktu bence, ama onlar Hollanda’da doğmuştu, o ise Türkiye’de!) Çalışkan bir orta saha oyuncusu olarak başladığı futbol hayatı boyunca bek pozisyonunda da oynamıştır, golcü bir santrafor olarak da yer almıştır. 1985-86’da  Jupp Derwall’in liderliğindeki namağlup ikincilik sezonunda attığı 11 golle, o sezon takımın en golcü futbolcusu olmuştur. Kaptan bir röportajında o başarılı sezonu anlatırken bakın nasıl bir tevazu dersi veriyor tüm futbol megalomanlarına:
 O yıl da (1985-86) orta saha oynuyordum. Ama hava toplarına iyi çıkma özelliğimden dolayı santrafor olarak da kullanıyorlardı beni. Çok ilginç maçlar olmuştu. Direkten dönüyordu top ben tamamlıyordum falan. Diğer arkadaşlarıma alan yaratmak, rakip defansı bozmak için santrfor oynatılıyordum bazen ama hiçbir zaman net bir santrfor olmadım. İhtiyaçtan santrfordum. İki maç oynayıp sonra eski yerime dönüyordum”.
Golcülük faslını kapatmadan önce, Cüneyt Tanman’ın bir Türk takımının futbol tarihi boyunca sadece bir kez ulaşabildiği Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finalinde atabildiği tek golün sahibi olarak da kayıtlara geçtiğini de hatırlatalım. Galatasaray’ın Steau Bükreş ile 1989 yılının 19 Nisan günü İstanbul’da oynadığı maçta Cevad Prekazi’nin 30 metreden gönderdiği frikik füzesi üst direkten dönmüş, hemen orada biten Kaptan sol ayağı ile kalecinin solundaki alt köşeye yollayarak Türk futbol tarihindeki yerini almıştı.
5     Cüneyt Tanman futbolunun olgunluk yıllarında stoper pozisyonuna yerleşti. Yüksek toplara hakimiyeti, özellikle pozisyon alma becerisi ve büyük deneyimi ile hem Galatasaray’ın, hem de 17 kez yer alıp, 9 kez kaptanlık yaptığı milli takımda savunmanın göbeğinde tam bir emniyet sübabı oldu.
  6    Cüneyt Tanman Galatasaray’da takım kaptanlığı yaptığı son 6 sezonunda sert ve otoriter kaptanlık anlayışını yıktı. Hiçbir takım arkadaşına karşı asla “zalim çavuş” görüntüsü vermedi. Kaptanlık dönemiyle ilgili olarak bir maç sırasında kaleci Hayrettin’e yumruk attığına dair söylenti dilden dile dolaşır hep, ama o işin aslı farklıdır. 1990-91 sezonunda 2-0 önde giden bir Aydınspor maçının son dakikalarında kaptana çarpan bir topun gol olması sonrası gelmiş geçmiş en vesveseli kaleci olarak anılan Hayrettin sürekli olarak “ne yaptın kaptan, avuta giden topa niye atladın” diye sızlanır. Aradan birkaç pozisyon geçtikten sonra hala “ ne yaptın abi, neden kendi kalene gol attın?” gibilerinden ısrarlı ve tuhaf yakınmalarına devam eder. Sonunda Kaptan dayanamaz ve Hayrettin’i kendine getirebilmek üzere eliyle yüzüne hafifçe dokunur. TV ekranlarında sağ kroşe gibi görünse de pozisyonun aslı budur ve zaten ertesi gün bu anlamsız davranışı için özür dileyen de Hayrettin olmuştur. Cüneyt Tanman‘ın doğası, kökleri Baba Hakkı’lara dayanan “hem severim, hem döverim” tarzındaki ataerkil kaptanlığı benimsemeye hiç uygun değildi. O hiçbir zaman “baba” diye anılmamış, “imparatore” olarak da çağrılmamıştır, çünkü asla tahakküm heveslisi olmamış, tam aksine, takım arkadaşlarına yol gösteren, onların işini kolaylaştırmaya çalışan ve kimseye bağırıp çağırmadan herkesin saygısını kazanan demokratik bir liderlik resmi vermiştir hep.
 7     Galatasaray’da 400’den fazla resmi maçta oynayıp, hiç kırmızı kart görmeyen tek futbolcudur Cüneyt. Centilmenliğin saha içi ve saha dışı davranışların bir bileşkesi olduğunu kanıtlamış, “oyun içinde biraz agresif, ama saha dışında çok iyi çocuktur” safsatasıyla sahada yapılan her türlü pisliği mazur göstermeye çalışan anlayışı boşa çıkarmıştır. Orta saha ve defansta oynamasına rağmen pozisyon icabı aynı maçta görülmüş iki sarı kartla dahi hiç tanışmamış olması sadece centilmenlikle izah edilemez tabii ki. “Taçsız Kral” Metin Oktay’ı bile saha dışına gönderebilmiş olan hakemlerin ona bir ayrıcalık tanımaları da söz konusu olamayacağına göre, bu inanılmaz sportmenlik rekorunu açıklayabilmek için doğru zamanda doğru pozisyon alma ve özellikle olağanüstü kişisel disiplin ve dikkat yetilerini de öne çıkartmak gerekiyor herhalde.


  8    Cüneyt Tanman 23 Mayıs 2015 tarihindeki seçimli kongrede uzun süredir ayrı kaldığı kulübüne hizmet vermeye aday olduğunda, efsanevi geçmişi, futbol bilgisi, deneyimi ve duruşuyla üyelere büyük güven telkin etmiş ve seçim sonuçlarını etkilemişti. Ancak, birkaç ay içinde “ ben yancı olmam!” çıkışıyla, belki kimilerine göre “biraz sivri ve amiyane”, ama özünde cesur ve onurlu bir gerekçeyle yönetimden ayrılmak zorunda kalması camia için şaşırtıcı ve üzücü oldu. Cüneyt Kaptan’ın zaferlerle dolu seyir defterine yeni başarı sayfalarının eklenmesini beklerken ortaya çıkan bu çatışma hali hayal kırıklığı yarattı doğal olarak, ancak bu keskin itirazın dolaylı bir yararı da olabilir kulübe; belki de bu tavizsiz tavır ve onurlu başkaldırı futbol endüstrisinin bugünkü boyutuyla pek de uyumlu olmayan “bizde başkan ne derse o olur” paradigmasının tartışılması ve daha rasyonel ve demokratik bir zemine oturtulması yolunda ilk adımı oluşturur kulüp ve camia bünyesinde. Her halükârda, Cüneyt Tanman “14 senelik çile”yi bitiren müstesna takımın müstesna kaptanıdır ve kadim Galatasaraylıların zihinlerinde edindiği ayrıcalıklı yerini hiç tartışmasız daima koruyacaktır.
E.Ülgen 30.10.2015

Yazarın diğer yazıları:
Kaleciler- Sahaların yalnız ve tedirgin panterleri – 9 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/kaleciler-sahalarn-yalnz-ve-tedirgin.html?m=1 
Sabri “Reyiz”den vazgeçilemez- 8 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/sabri-reyizden-vazgecilemez.html?m=1
Taraftar ve futbolsever olmak- “açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan” – 8 Nisan 2016
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/taraftar-ve-futbolsever-olmak.html?m=1








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder