10 Aralık 2017 Pazar

Neler oluyor Muslera? Neler oluyor sana?


     


     Son dönemde bir haller oldu Nando’ya. Taraftarın sağladığı sınırsız kredi ve Yönetim’in sunduğu kaptanlık rütbesi lakaytlığa varan aşırı bir özgüven vermiş olmalı ona. Misal, maçları orta sahadan izlemeyi bir alışkanlık haline getirdi. Cumartesi akşamı Akhisar’ın santraforu ilk pozisyonu değerlendiremedi, ama ilerleyen dakikalarda açılma hasletinde ısrar edince, Olcan Adın avlayıverdi onu, geriye doğru havalanıp topu çıkarmaya çalıştı, çaresiz kalıp maalesef traji-komik bir fotoğraf ekledi başarılarla dolu özgeçmiş arşivine.
Muslera'nın geriye doğru çaresizce uçuşu; Olcan Adın golü 9 Aralık 2017

     Kalesini hiç gerekmediği zamanlarda terk edip macera ararken, kenarlardan gelen ortalarda tam tersine ürkekçe kale çizgisine yapışıp kalıyor. Yan top allerjisi uzun süredir had safhada ve hiçbir düzelme kaydetmiyor. Bu gerilemenin nedenini tahmin etmek zor değil aslında. Claudio Taffarel’in 1,5 yıl önce G.Saray kaleci antrenörlüğünü bıraktığı günden itibaren başlayıp hızlanan bir düşüş bu. Yönetim, o dönemde kaleci antrenörü Hollandalı Frans Hoek ile anlaştı, ama nedendir bilinmez Muslera yeni antrenörünü tavizsiz bir tutumla reddetti; maç öncesi tribünlerin önünde sırtını döndü ona ve o zamanki yedeği Cenk Gönen ile ısındı. Bu anlaşılır ve kabul edilebilir bir protesto yöntemi değildi, gerekçesi de hiç yansımadı medyaya; ama Yönetim tercihini hiç düşünmeden yaparak sessiz sedasız yol verdi Frans Hoek’e. Dile kolay, Barcelona, Bayern Münih, Ajax ve Hollanda Milli Takımı'nda çalışan, son işi Manchester United olan çok deneyimli uluslararası bir kaleci antrenörü, Muslera uğruna derhal istenmeyen adam ilan edilmişti. Sonuçta,1,5 yıldır Fadıl Koşutan isimli bir antrenör çalıştırıyor Muslera’yı. Kalecilik geçmişinde Kastamonuspor, Pendikspor, Darıcaspor, Beylerbeyi ve Tepecikspor arasında dolaşmış olan bu antrenör, hangi profesyonel deneyimini  aktarıyor Muslera’ya ayrı bir merak konusu. Claudio Taffarel ve Frans Hoek’ten Fadıl Koşutan’a geçiş sadece bir isim değişikliği değil elbet, bu süreç, aynı zamanda keskin bir vizyon daralması ve iplerin Muslera’nın eline verilmesi anlamına da geliyor, sonuç ise malum!
Muslera Frans Hoek'ün yüzüne bile bakmıyor; 2016-17 sezonu Kayserispor maçı öncesi
    
     Muslera, disiplinli çalışma ve sürekli gelişme yerine kendi kontrolundaki “konforlu bölge”de kalmayı tercih etmişti muhtemelen, Yönetim ise sahip olduğu “kredi” gereği hiç ses çıkar(a)madı ona. Nasıl olsa kendisine rakip göreceği bir alternatif de yokken, Frans Hoek’ün sıkı antrenmanlarına katlanmaya lüzum görmemiş olmalıydı. Kalecilikte doruğa ulaştığını düşündüğü için “ders almam, ders veririm” düsturuyla,  antrenman programını bizzat kendisinin dayatabileceği isimsiz bir “arkadaş”ı çalıştırıcı olarak tercih etmiş olması da çok mümkündü tabii ki.

good old days!

     Yönetim ve Igor Tudor gidişatı görüp derhal üst düzey bir kaleci antrenörünü istihdam etmezse, daha da önemlisi, Muslera, performansını "eski günlerine" taşıyacak disiplin, özveri ve motivasyona ulaşamazsa, paydaşlardan görmeye çok alıştığı değer ve saygı gösterileri protesto tezahüratına dönüşebilir aniden. İş o hale geldiğinde, kimi otoriteler tarafından biraz da abartılı bir tespitle "G.Saray’ın 1905’ten bu yana en iyi 5 kalecisi arasında" sayılması bile, bu kalp kırıcı ilişki değişikliğine engel olmaz maalesef; çünkü  profesyonel futbolda ve hele Türkiye'de sonsuz zannedilen krediler dahi çok çabuk tüketilebiliyor. Nando'nun G.Saray'daki son demleri, Barcelona’da 10 yıl boyunca sayısız başarıya imza attıktan sonra talihsiz bir kariyer sonu yaşayan Victor Valdes’e mi benzeyecek, yoksa Juventus’un yaşlanmak nedir bilmeyen efsane file bekçisi Gigi Buffon’u mu andıracak, bunu kendisi belirleyecek son tahlilde.   

E.Ülgen; 10 Aralık 2017

Yazarın önceki yazıları

2 Aralık 2017; Bir Kabus Gecesi 
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/12/bjk-3-gsaray-0-2-aralk-2017-kabus-gecesi.html

Başakşehir FK - Galatasaray; Tudor, Avcı ve Şeytanın Bacağı  
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
 https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/11/basaksehir-galatasaray-tudor-avc-ve.html

Hedef Tahtasından Şeref Kürsüsüne; Bir Igor Tudor Analizi
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/10/hedef-tahtasndan-seref-kursusune-bir.html

3F, Fado, Fiesta, Football - 2 Ekim 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Selçuk İnan'ın Dramı -16 Eylül 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Jurgen Klopp ve "Gegenpressing"  - 5 Eylül 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Teknik Direktörler - Futbolun Özel Adamları - 16 Temmuz 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Dank je wel* Wesley, Bu Taraftar Seni Çok Özleyecek. 10 Temmuz 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Göz-Göz-Göztepe; Efsane Gerçekten Geri Döndü mü? -16 Haziran 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Ajax v Man. United; Gençler Kazansın! 24 Mayıs 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
17 Yaşında Yorgun Bir Kupa ve "Bir Şaman Ayini" -17 Mayıs 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Dünyanın Çivisi Çıkmış, Hala mı Futbol? - Futbolun Sihiri - 27 Mart 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Hollanda Futbolu ile Hollanda'nın sosyal, politik ve kültürel yapısı arasındaki ilişki -1 Mart 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Radyo Futbolu -11 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Futbol, Pas ve Dil -4 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Bir “Panzer”in duygusal anları – Bastia Schweinsteiger’in milli takıma vedası -25 Eylül 2016-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Jan Olde Riekerink- Bir Papatya Falı – 29 Mayıs 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Zafere Giden Yol – Bir Ergin Ataman Analizi- 28 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Müstesna Bir Kaptan- Cüneyt Tanman- O yancı olamaz!- 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Kaleciler- Sahaların yalnız ve tedirgin panterleri – 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Sabri “Reyiz”den vazgeçilemez- 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Taraftar ve futbolsever olmak- “açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan” – 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız









3 Aralık 2017 Pazar

2 Aralık 2017; Bir Kabus Gecesi


     
     Aslında, dün akşamki maçın ilk devresi boyunca Tudor’un planı işledi, defansta fazla açık vermeden Feghouli ve Rodriguez ile ciddi pozisyonlar yaratıldı. Kabus, ikinci yarının başında Muslera'nın sahneye koyduğu bir Hayrettin Demirbaş nostaljisi (!) ile başladı. Sonra yol geçen hanına döndü kalemizin civarı; BJK görülmemiş bir rahatlıkla %100 gollük fırsatları peş peşe heba etti. Takımın deplasman ve özellikle derbi kırılganlığından muzdarip olduğu biliniyordu, ama bu tarz içler acısı bir durumu kimse öngöremezdi, bunu hiç yaşamamıştık.
Sen de mi Nando?

     Sanırım Tudor’un temel hatası bu maçın ilk 11’i için Kaptan Selçuk İnan’ı özel olarak hazırlamayı düşünmemiş olmasıydı. Selçuk, son Alanya maçında oldukça iyiydi. Türkiye koşullarına alışma sürecindeki lejyonerlerin Vodafone Arena'nın desibel rekorlu atmosferinde bir kaptanın sağduyulu liderliğine ihtiyaç duyacakları aşikardı. (Başkan’ın teknik direktöründen esirgediği güveni o da kaptanına çok görmüştü; teknik direktörüne ve kaptanına hiyerarşik güven eksikliği olan bir takımın düştüğü hazin durum ise bu şartlarda pek de sürpriz sayılmamalıydı). Ayrıca, son maçtaki diri ve etkili futboluyla ön plana çıkan Yasin de takımın ikinci yarıdaki olağan dışı pasif görüntüsüne çare olabilirdi. Şenol Güneş, kendi evinde orta saha güvenliği için Talisca gibi sonuç odaklı bir yıldızı bile kulübede oturturken, Tudor'un, hele Tolga'nın da yokluğunda, Feghouli ve Belhanda’yı birlikte oynatması kendisinden esirgenen güvene kısa yoldan erişebilmek için anlamsız bir cesaret gösterisi mi, yoksa deneyimsizlikten kaynaklanan bir öngörü eksikliği miydi? 
    Tudor, Juventus ekolünden gelen, dinamik, çalışkan ve geleceği parlak olabilecek genç bir teknik direktör, ama  deneyim eksikliği aşikar. Bu eksiklik, ancak Başkan’ın sağlayacağı destek ve güven ortamında önemli ölçüde telafi edilebilirdi, ama tam tersine hep yalnız kaldı, görünen o ki, kimi zaman şirazesini kaybettirecek kadar yapayalnız bırakıldı.
imza gününde bile pek güven yok sanki!

     Bir kesim taraftar ise garip ve anlaşılmaz bir tutumla bu izolasyona katkıda bulundu, destek yerine köstek oldu. Son Alanya maçında maç başlamadan önce lider takımın teknik direktörünü yuhaladı, “Tudor’un adamı” diye olmalı, maç boyunca suçsuz/günahsız ve ayrıca takımın tek sol ayaklı beki Lato’yu, top ayağına her geldiğinde ıslıkladı; bütün bunlardan sonra da takımın BJK maçına huzur içinde hazırlanıp maçı kazanmasını bekledi! 
     Maçtan sonra bu hazin yenilginin en akılcı ve yatıştırıcı yorumunu Bafetimbi Gomis yaptı. “Biz geçen yaz kurulmuş yeni bir takımız, BJK ise yıllardır birlikte oynayan, otomatikleşme düzeyine ulaşmış çok kaliteli bir takım; sezon başından beri çok iyi işler yapmaktayız ama böyle bir takımla başa çıkabilmek için süreye ve daha çok birlikte çalışmaya ihtiyacımız var.” Bence Başkan Gomis’e kulak asmalı, Tudor’a ve takıma zaman tanımalı. Tabii, bu meyanda geçmiş hatalarından ders çıkarıp, gerekli ara transferler de dahil, Tudor’un işini kolaylaştıracak her türlü açık desteği ve taraftarı da yanına almasını sağlayacak güven duygusunu sağlamalı ona; Lippi'lerden, Ancelotti'lerden feyz almış olan Tudor, bu güven/özgüven ortamında eksiklerini/ yanlışlarını daha rahat çözümleyip düzeltecek futbol aklına sahiptir hiç kuşkusuz. Enseyi karartmayalım, Fenerbahçe hariç  puan kaybedilen tüm rakipler Galatasaray'ın evine gelecek ikinci yarıda. Gelecek sezonu bilemem ama mevcut fikstürün orta yerinde alelacele bir teknik direktör değişikliği macerasına daha kalkışmanın hiç alemi yok! 
E.Ülgen; 3 Aralık 2017 


Yazarın önceki yazıları:

Başakşehir FK - Galatasaray; Tudor, Avcı ve Şeytanın Bacağı
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/11/basaksehir-galatasaray-tudor-avc-ve.html

Hedef Tahtasından Şeref Kürsüsüne; Bir Igor Tudor Analizi
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/10/hedef-tahtasndan-seref-kursusune-bir.html

3F, Fado, Fiesta, Football - 2 Ekim 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Selçuk İnan'ın Dramı -16 Eylül 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Jurgen Klopp ve "Gegenpressing"  - 5 Eylül 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Teknik Direktörler - Futbolun Özel Adamları - 16 Temmuz 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Dank je wel* Wesley, Bu Taraftar Seni Çok Özleyecek. 10 Temmuz 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Göz-Göz-Göztepe; Efsane Gerçekten Geri Döndü mü? -16 Haziran 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Ajax v Man. United; Gençler Kazansın! 24 Mayıs 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
17 Yaşında Yorgun Bir Kupa ve "Bir Şaman Ayini" -17 Mayıs 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Dünyanın Çivisi Çıkmış, Hala mı Futbol? - Futbolun Sihiri - 27 Mart 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Hollanda Futbolu ile Hollanda'nın sosyal, politik ve kültürel yapısı arasındaki ilişki -1 Mart 2017-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Radyo Futbolu -11 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Futbol, Pas ve Dil -4 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Bir “Panzer”in duygusal anları – Bastia Schweinsteiger’in milli takıma vedası -25 Eylül 2016-
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Jan Olde Riekerink- Bir Papatya Falı – 29 Mayıs 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Zafere Giden Yol – Bir Ergin Ataman Analizi- 28 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Müstesna Bir Kaptan- Cüneyt Tanman- O yancı olamaz!- 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Kaleciler- Sahaların yalnız ve tedirgin panterleri – 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Sabri “Reyiz”den vazgeçilemez- 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız

Taraftar ve futbolsever olmak- “açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan” – 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız