Türkiye’de radyodan ilk maç nakli,
Avrupa’daki başlangıcından[1] sadece 7 yıl sonra, 20
Temmuz 1934 tarihindeki Fenerbahçe-Wien Athletic özel maçı ile gerçekleşir. Dereağzı’ndan
yapılan ilk canlı yayındaki spiker (o zamanki ismiyle “reportör”) güreş spikerliğinden devşirilen ve mikrofon başında her
fırsatta sütünü içerek soluklanmasıyla ünlü Eşref Şefik’tir. Daha sonra, tatlı sohbetleriyle ünlü Sait
Çelebi, aynı zamanda bir FİFA hakemi olan Sulhi Garan ve Recaizade Mahmut
Ekrem’in torunu, sevgili Umur Talu’nun babası Muvakkar Ekrem Talu yapmışlar bu
işi.
![]() |
Radyodan ilk maç nakli öncesi anten kurulurken; Temmuz 1934 |
Bizim
kuşağın futbolla haşır neşir olmaya başladığı yıllardan itibaren tanıştığımız ikinci
dönem spikerlere gelince, onlara “üç büyükler”
demek yanlış olmaz herhalde: bir hakim, bir hekim ve bir coğrafyacı: Halit
Kıvanç, Dr. Necati Karakaya ve Orhan Ayhan. Bu işin duayeni Halit Kıvanç’tı hiç tartışmasız. Bugün
çeşitli röportajlar vesilesi ile ekrana çıktığında, gözümüzü kapatıp heyecanını
hiç kaybetmemiş ses tonunu ve vurgulamalarını dinlemek on yıllarca öncesine
götürüyor bizleri. “Güzel oyunun” güzel
spikeriydi o. Gerçeğinden daha renkli oyunlar yaratırdı zihinlerimizde.
![]() |
Halit Kıvanç maçın temposunu yükseltmeye çalışırken |
Dr Necati
Karakaya ise retrospektif pozisyon tasvirlerinin spikeriydi. Yayın aniden kesilip, heyecan
yüklü anonslarla önce “merkeze” sonra da onun mikrofon başında bulunduğu stada bağlanıldığında,
sahada olup biteni bildirmek için hiç acele etmez, beş pozisyon öncesinin ince
detaylarından başlardı anlatımına; helak ederdi heyecandan tırnaklarını kemiren
fanatikleri radyo başında. Yaratıcı metaforları vardı: “topu ampul gibi üst ağlara astı” unutulmazları arasındadır. Diline
pelesenk olan “çook zorr, hatta imkansız!”
ifadesi ise futbolumuzun o yıllardaki ümitsizliğinin ve on yıllar boyu devam
edecek istikrarsızlığının en özlü işareti olsa gerek. Orhan Ayhan maç
anlatırken oyuncular “orta yuvarlakta”
“mütemadiyen” “kendi
eksenleri etrafında” dönerler ve “pas verecek bir arkadaşlarını” ararlardı;
Türk futbolunun genetik kısırlığını ne veciz anlatırmış meğerse! Oyuncuların
nadiren de olsa, “meşin yuvarlağı” “deplase olmuş” “demarke” arkadaşlarına “derinlemesine”
gönderdikleri de olurdu. Çok jargon hediye etmiştir Türk futbolunun dil
haznesine. Kontrtenor sınırını zorlayan canlı sesiyle ve kusursuz diksiyonuyla 9000’i
aşan sayıda maç anlatmıştır meslek hayatı boyunca, bu alanda bir dünya rekorunun
sahibidir.
![]() |
Orhan Ayhan İnönü ( Mithatpaşa) stadının naklen yayın kabininde |
Radyo maç spikerleri, görüntü eksikliğini
telafi edebilmek üzere anlatımlarının uzunca bir süresini meteoroloji, saha ve
seyirci raporlarına ayırırlar, ayrıca oyunun içinden ve çevresinden kendilerince ilginç olan her türlü detayı anlatarak
tekdüzelikten kurtulmaya çalışırlardı. Oyuncuların ve hakemlerin seceresinden, takımların
birbirleriyle yaptıkları maçların tarihçesine, taraftar atışmalarının seyrinden,
amigo faaliyetlerine kadar geniş bir yelpazedeki sohbet araları boyunca,
dinleyiciler oyunun gidişatını sadece kendi hayal güçleriyle ve radyo
cızırtılarına karışan tribün uğultularından alabildikleri ipuçlarıyla tahmin
etmeye çalışırlardı.
Üç büyüklerden sonra yetişen nice radyo
spikeri var bizim kuşağa eşlik eden: Aydın Köker, Tansu Polatkan, İlker Yasin, Abidin
Aydoğdu, Ümit Aktan, merhum Hüseyin Başaran, Murat Ünlü, Akın Göksu, Doğan Yıldız... Önemli
meziyetleri, unutulmaz maçları vardı her birinin elbet, ancak performanslarından
ziyade kırdıkları potlarla meşgul ettiler futbol kamuoyunu; maçı “3-2 berabere” devam ettirmekten tutun da,
rakip takıma “çok tehlikeli bir noktadan
korner” kullandırtan çok acaip gaflarıyla, ve “ağlamak
istiyorum, sayın seyirciler” nidasıyla iyice arabeskleşip, “vay anasını sayın seyirciler! 8. golü de
yedik!” klasiğiyle zirve yapan mikrofon başındaki tuhaf duygu
patlamalarıyla gündeme geldiler çoğu zaman.
Bugün radyodan maç dinlemek pek bir şey
ifade etmiyor büyük bir çoğunluğa. Hatta, yayınların varlığından
bile haberdar olmuyoruz çoğu zaman. Radyo ancak vardiyalı çalışanların
ya da maç sırasında trafikte olan futbol meraklılarının başvurdukları bir araç oldu
artık. İlgi bu denli azalınca, radyoda maç spikerliği yapmak saygınlığını ve değerini
giderek kaybeden ve TV’de yer bulamayanlara son bir şans yaratan bir iş halini
aldı maalesef. Gözden uzak olan, gönülden de ırak olurmuş; bırakın tarz ve
performansları ile anılmayı, gaflarıyla bile gündeme gelecek popülerlikleri
kalmadı radyo maç spikerlerinin. Ezcümle, bizi anılarımızla –ve “gölge etmeseler başka ihsan istemeyeceğimiz”
işgüzar TV yorumcularıyla başbaşa bırakıp sessizce çekildiler futbol
dünyasından.
E.Ülgen - 11Şubat 2017
E.Ülgen - 11Şubat 2017
[1]
Sovyetler Birliği milli takımının o yıllardaki teknik direktörü Gavriil Dmitriyeviç
Kaçalin
[2]
Avrupa’da radyodan nakledilen ilk futbol maçı 22 Ocak 1927 tarihindeki Arsenal
- Sheffield United karşılaşmasıdır.
Yazarın Önceki Yazıları
Futbol, Pas ve Dil -4 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/02/yazarn-diger-yazlar-bir-panzerin.html
Yazarın Önceki Yazıları
Futbol, Pas ve Dil -4 Şubat 2017 -
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2017/02/yazarn-diger-yazlar-bir-panzerin.html
Bir “Panzer”in duygusal anları – Bastia Schweinsteiger’in milli takıma vedası -25 Eylül 2016-
aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/09/bir-panzerin-duygusal-anlar-bastia.html?m=1
Jan Olde Riekerink- Bir Papatya Falı – 29 Mayıs 2016
aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/05/jan-olde-riekerink-bir-papatya-fal.html?m=1aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
Zafere Giden Yol – Bir Ergin Ataman Analizi- 28 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/zafere-giden-yol-bir-ergin-ataman_28.html?m=1aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
Müstesna Bir Kaptan- Cüneyt Tanman- O yancı olamaz!- 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/mustesna-bir-kaptan-cuneyt-tanman-o-bir.html?m=1aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
Kaleciler- Sahaların yalnız ve tedirgin panterleri – 9 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/kaleciler-sahalarn-yalnz-ve-tedirgin.html?m=1aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
Sabri “Reyiz”den vazgeçilemez- 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/sabri-reyizden-vazgecilemez.html?m=1aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
Taraftar ve futbolsever olmak- “açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan” – 8 Nisan 2016
aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:
https://futboltabirleri.blogspot.com.tr/2016/04/taraftar-ve-futbolsever-olmak.html?m=1aşağıdaki bağlantıya tıklayınız: