Fenerbahçe fanatizmi ile tanınan Bedri Baykam ve arkadaşlarının başlatıp Başkan Ali Koç'un bayrağı hevesle ele alarak resmi tez haline getirdiği yıldız meselesinde ne yapmak isteniyor, bir bakalım.
![]() |
Ali Koç'un 1959 öncesi kupa sahibi kulüplerle birlikte saf tutma gayretleri |
Fenerbahçe'nin kerameti kendinden menkul gerekçelerle yaptığı başvurunun kapsam, amaç ve hedefi şöyle:
Türkiye’de profesyonel milli liglerin başladığı 1959
yılından önceki iki ayrı dönemsel organizasyonda elde ettikleri 9 kupanın güncel şampiyonluk ve yıldız sayılarına ilave edilerek 28 şampiyonluğa (5,6 yıldız sayısına) yükselmek ve bunun
sağlayacağı maddi ve manevi getiriye en kısa yoldan ulaşmak.
Meseleye konu olan yıllar, o yıllara ait organizasyonlar ve kupa galibi kulüpler aşağıdaki tabloda yer alıyor. (siyah fonlu hücreler, anlaşılacağı üzere, ilgili organizasyonun yapılmadığı yıllara karşılık geliyor):
![]() |
1959 Milli Lig Öncesi Futbol Turnuvaları |
Kupalarına yıldız istedikleri iki organizasyon var: bir tanesi Milli Küme, diğeri Türkiye Futbol Birinciliği (Şampiyonası). (Her iki turnuvanın yapılış yılları ve kupa sahipleri yukarıdaki tablonun ilgili sütunlarında yer alıyor).
1937'de kurulan Milli Küme, İstanbul Futbol Ligi'nin (ve Ankara ile İzmir Ligleri'nin) sezonu kapamasından sonra başlıyordu. O liglerden sınırlı sayıda (altı veya sekiz) takımın katılımıyla, bir buçuk ay içinde yapılan gayet hızlı bir turnuvaydı. Bu ligin futbolda Anadolu şehirlerinin katılımını sağlamak gibi halisane bir amacı vardı, ancak yalnızca Ankara ve İzmir’in katılımları sağlanabildi ve sadece 11 sezon sürdürülebildi. Milli Küme, yapıldığı yıllarda özellikle İstanbul kulüpleri için bir angarya teşkil ediyordu. Devamlılığı yoktu. Bazı yıllarda yapılmıyordu, üstelik 1942’deki gibi 'yorgunuz, hadi bu sene yapmayalım' tarzındaki keyfi gerekçelerle. Bakmayın Milli Küme dendiğine, adı da değişti sonraları; 1943'de Maarif Mükafatı, 1945‘de Milli Eğitim Kupası ve nihayet 1951’de İstanbul Ligi’nin profesyonelleşmesi ile birlikte kulüplerin ricasıyla feshedildi. Düzensiz, bazı yıllarda sudan gerekçelerle yapılmayacak kadar keyfi, bir buçuk ayda sonuçlanan ve sonunda Profesyonel Milli Lig başlamadan dokuz sezon önce feshedilen dönemsel ve kadük bir organizasyondan altı şampiyonluk beklentisi var Fenerbahçe'nin!
Gelelim fazladan üç şampiyonluk istedikleri diğer organizasyona: Türkiye Futbol Birinciliği ya da Şampiyonası. Bu organizasyon da aynı Milli Küme gibi İstanbul Ligi bitince başlıyordu. İstanbul'dan sadece bir takım katılıyor ve birkaç maçla iş bitiyordu. Örnek teşkil etsin diye 1944 yılını verelim (diğer yıllar da pek farklı değil):
27 Mayıs 1944: Fenerbahçe 2 Harp Okulu 1
28 Mayıs 1944 Fenerbahçe 5 Göztepe 1
30 Mayıs 1944 Fenerbahce 4 Mersin İdman Yurdu 2
Tamam, bitti! Dört günde şampiyon Fener!
Türkiye Futbol Birinciliği (Şampiyonası) da Milli Küme'den bir sezon sonra 1952 yılında feshedildi.
Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği anlaşılacağı üzere aynı sezonda düzenlenen iki ayrı turnuvaydı. Fenerbahçe aynı yıldaki birincilerin her ikisinin de şampiyon sayılmasını istiyor! (1940’de Esk. Demirspor’a, 1950’de Göztepe’ye kaybetmeyip Milli Küme'nin yanı sıra Türkiye Futbol Birinciliği kupasını da alsalar, o yıllar için ikişer şampiyonluk isteyeceklerdi!) Meydanı boş bulunca istekleri sınır tanımıyor!
Yetmiş yıl önce tedavülden kalkmış, zamanında hep mahalli İstanbul Ligi'nin gölgesinde kalmış, 'deneme yanılma' düzeyindeki düzensiz organizasyonları, uluslararası standartlara haiz Profesyonel Milli Lig'le (sonraki isimleri ile Türkiye Birinci Ligi ve Süper Lig) eşdeğer görüp kestirme yoldan yıldız istemenin zerre kadar karşılığı, haklılığı ve mantığı yok. Meselenin, Fenerbahçe'nin tezinde belirtilen ve Müdür Vahdettin Engin'in tekrarladığı ifadenin aksine, tarihi kişilikleri ve kupaları yok saymakla alakası yok. Maksat değerbilirlik ise eğer, farklı yad etme yöntemleri bulunabilir. (Misal, Almanya'da Bundesliga öncesi şampiyonlara yıldız yok, ama isimleri güncel kupalara işlenerek onore ediliyorlar).
Aslında, nalıncı keseri gibi kendilerine yontarak gerekçe yaratmaya çalışanlara anlayacakları dilden şöyle bir soru sormak gerekir: "7 yerine 18 Türkiye Kupası sizin müzenizde olsaydı kaç tane ilave yıldız isterdiniz? Veya maazallah UEFA Kupasına siz ulaşmış olsaydınız, o zaman gökyüzündeki tüm yıldızların peşinden mi koşacaktınız?"
Yıldız orantılı ve simetrik bir simgedir, belirli ölçüler hiçe sayılarak rastgele çizilirse simetri eksenleri kayar, orantısı bozulur ve yıldız olmaktan çıkıp yozlaşır; yıldız hezeyanına kapılanların şu sıralar yapmaya çalıştıkları tam da budur.